Astronomi, ruhu yukarı bakmaya zorlar ve bizi bu dünyadan diğerine götürür. Binlerce yıl önce Platon bizi bu sözüyle karşıladı.


Astronomi, ruhu yukarı bakmaya zorlar ve bizi bu dünyadan diğerine götürür. Binlerce yıl önce Platon bizi bu sözüyle karşıladı.
Uzay hakkında hala çözülmemiş problemlere onu keşfettikçe yenileri ekleniyor. Her bir yeni keşif ile beraber binlerce yeni soru ile karşılaşıyor insanoğlu.
Gözümüz sürekli yukarılarda oldu, kimisi Katolik kilisesine karşı canını ortaya koyarken kimisi de 1500 yıllarda İstanbul’un göbeğine kurduğu gözlemevinin yıkılmasını izledi.
Yıllar yıllar önce Kök Tengri inancına göre, her şeyi görüp gözeten, bilip işleyen ve mekânı gökler olarak tanımlanan bir Tanrı olduğuna inanılmış ve Türk Hakanları’nın da bu Tanrı tarafından yetkilendirildiği düşünülmüştür.
Ama yıllardır süre gelen her şey gözlem, matematik ve bir dahi ile sınırlıydı ta ki Sovyetlerin 3 Ekim 1957’de yapay bir uyduyu yörüngeye yerleştirmesi ile sonuçlanana kadar.
2. Dünya savaşında uzun menzilli füzelerin geliştirilmeye başlanması ve soğuk savaş döneminde zirve yapan bu yarış insanlık adına her ne kadar üzücü olaylara şahit olmamıza yol açsa da bilim adına olan gelişmeler umut verici oldu hep.
''Benim için küçük, insanlık için dev bir adım'' Neil Armstrong…
Bilinmeze yolculuk her zaman bizleri cezbetmişti. Hakkında çekilen yüzlerce film ve binlerce kitap olmazdı yoksa.
Ama çoğu zaman devletler bu konuda tekel olmuş Abd ve Rusya’nın öncülüğünde gelişmiş devletler sırayla uzaya adım attılar.
İtki sistemlerinin gelişmesi, metalurji mühendisliğinde ki adımlar, iletişim teknolojilerindeki atılımlar sayesinde her geçen zamanda uzayda bir adım daha atıyoruz.
Dünya ticaretindeki büyüme yeni kaynak ve pazar arayışının uzaya sıçraması kaçınılmaz olmuştu.
Jeff Bezos önderliğinde kurulan Blue Origin bunun en somut örneği. İlk uzay turistlerinin ağırlanacağı bu yapı yörünge altı bir uçuşta yer çekimine maruz kalmadan keyifli ve güvenli bir yolculuk hedefliyor.
Her geçen gün yerküredeki kaynakları acımasızca tüketiyoruz ve artan nüfusun ihtiyaçları karşılamakta güçlük çekeceğimiz günler yakın. Hammadde arayışı dünyayı öldürmeye başladığından beri madenlerle her tarafı kazdık durduk.
Japonya Güneş Sistemi'ndeki meteorları incelemek belki ileride meteor madenciliğin öncüsü olabilecek bir adım atarak Hayabusa-2 uzay aracını Dünyamızdan 280 milyon kilometre uzaklıktaki Ryugu göktaşına indirmeyi başardı.
Ama son günlerin en dikkat çekici olayı herhalde Elon Musk’ın SpaceX ile geliştirdiği geri kazanılabilir roketleri ve Dragon kapsülü ile Uluslararası Uzay İstasyonuna astronotları ulaştırmasıydı sanırım. Her yolculukta Abd, Rusya’ya koltuk başına 85 milyon dolar ödemek zorunda kalırken artık bunu kendi teknolojisi ile başardı. Bu haberin bu kadar önemli olmasındaki nokta uzaya bir insan gönderebilen ilk özel şirket olması.
Artık bu yarışta hükümetler haricinde milyarlarca dolar yatırım yapan şirketler var ve her nasıl sanayi devrimi dünyamızı değiştirdiyse buna oranla yaşanan bu gelişmeler daha da fazla değiştirecektir bizleri.