İnternete bağlanabilen hemen hemen tüm elektronik cihazların birbiriyle bağlantılı halde kalarak günlük kullanımda bize çözüm yolları sunan bir sistem aslında.

İnternete bağlanabilen hemen hemen tüm elektronik cihazların birbiriyle bağlantılı halde kalarak günlük kullanımda bize çözüm yolları sunan bir sistem aslında.
Daha yeni olmasına karşın nesnelerin interneti(internet of things) 2020 yılını takriben 5 yıl sonrasına kadar 50 milyar cihazda kullanılmaya başlanacağı öngörülüyor.
Beki pratikte bunu nerelerde kullanacağız onlara bakalım. Sizin gece uyanıp da çamaşır makinesi, bulaşık makinesi gibi cihazları, elektrik fiyatları daha ucuz olan saatlerde çalıştırmak yerine bunu internete bağlı cihazların makine öğrenimiyle beraber kendilerinin yapması gibi bir örnek verebiliriz.
Evinizdeki baskül günlük olarak kilonuzu kayır altına alıp ve telefonunuza gönderebilir. Bunu sadece kiloyla kısıtlamadan vücut ısısı, yağ oranı ve diğer özellikler içinde kullanılabilir.
IoT denilince akla gelen bir diğer özellik ise cihazların yerel olarak birbirleriyle iletişim halinde olmasıdır. Hali hazırda da kullanılan akıllı saatler ve telefonlar buna örnek verilebilir.
Veya bir gün anahtara ihtiyaç olmadan siz araca yaklaştığınızda izin verdiğiniz cihazlar sayesinde arabanızı kilitlerini açıp uzaktan erişimle açabileceksiniz.
Sanırım ileride kaybolan telefonlar veya çantamızda, cebimizde anahtarı bulmaya çalışmak zorunda kalmayacağız.

Bu teknolojiyi sağlık sektöründe de kullanması mümkün. Kalp atışında, vücuttaki insülin ihtiyacına, baş dönmeleri vs. bir anormallik olduğunda kullandığımız saat bunu tespit ederek kaydedip, doktorla olan randevunuzda bu durumların yaşandığı günü ve saati tam olarak rapor halinde sunabilir.
2011 yılında Japonya’da gerçekleşen deprem, bize saniyelerin bile ne kadar önemli olduğunu hatırlattı. Yaklaşık 30 bin atom bombası eşdeğerinde olan bu güç ve saatte 350km hızla yol alan onlarca tren. Raylar tam 2590 yerinden oynadı ve 1150 tane güç direği yıkılmasına rağmen bu hızdaki yolcu taşıyan trenlerden teki bile raydan çıkmadı ki çıksaydı zaten kayıplar akıl almaz şekilde yüksek olurdu. Depremin oluşmaya başladığı andan itibaren etkili olması arasındaki 15sn’yi kullanarak tüm trenler otomatik olarak acil fren yapması sayesinde büyük bir felaket önlenmiş oldu. Bir başka artısı ise Japonya’daki tüm akıllı cep telefonları deprem ve tsunami erken uyarı sistemi ile adapte olmuş durumdadır. Bu sayede deprem dalgaları o bölgedeki insanları vurmadan 5-10, yerine göre 15 saniye önceden cep telefonları yüksek sesli bir alarm veriyor ve ardından bir ses deprem bitine kadar “Jishin desu! Jishin desu” (Türkçesi; Deprem oluyor! Deprem oluyor) diye tekrarlıyor. Bu erken uyarı sistemi ile insanların deprem dalgaları kendilerini vurmadan bir kaç saniye öncesinde güvenli noktalara gidip hayat üçgeni oluşturması amaçlanıyor.
Hayatımızı kolaylaştırma, güvenliğimizi arttırma konusunda sayamayacağımız yüzlerce faydası olan bir sistem aslında ama ilk önce devletlerin buna uygun internet altyapısı kurması lazım ya da bunu yapamayanlar içinse zaten Elon Musk’ın “StarLink” projesi var o da başka bir yazımız konusu olsun.