27 Ocak 1880 yılında Edison hayatımızı aydınlatmaya başladığından beri 140 yıl geçmişti ülkemizde ise 1902 mersin ve ardından 1914 yılında nihayet en büyük şehrimiz İstanbul’da yanmıştı ampul.


27 Ocak 1880 yılında Edison hayatımızı aydınlatmaya başladığından beri 140 yıl geçmişti ülkemizde ise 1902 mersin ve ardından 1914 yılında nihayet en büyük şehrimiz İstanbul’da yanmıştı ampul. Belki baby boomer ve X kuşağı için elektriğin önemi bizim kadar elzem değildi.
Tüm alışkanlıklarımızın elektrik üzerine kurulduğundan onsuz bir yaşam düşünmemiz bile bize korkutucu gelebilir. Yaşamımızı bu denli yönlendiren bu teknolojiye bu denli bağımlı olmamız onun yokluğunda neler yaparız diye insan arada düşünmüyor değil.
Artık kullandığımız taşıtlarda dahi geleneksel içten yanmalı fosil yakıt tüketen, soluduğumuz havayı kirleten birer çevre felaketi olmaktan çıkıp, havaya hiç zehirli gaz salmayan bu teknolojiler özellikle şehir hayatına çok büyük etkilerinin olduğunu söyleyebiliriz.
Bir süre sonra metropollerimizde daha az gürültü duyup, daha az egzoz gazı soluyacaktım gerçekten harika bir durum.
Gerçekten öyle mi?
Elektrikli araçlar, bir an bile yanımızdan ayırmadığımız telefonlar, kablosuz kulaklıklarımız… Kısaca tüm batarya ile çalışan lityum iyon pil içeren tüm cihazlar.
Bu pil teknolojisinin üretimindeki temel maddelerden biri ise kobalt, insan sağlığı için son derece zehirli ve ölümcül olan bu elementi ceplerimiz de taşımaktan çekinmiyoruz yani çünkü orada kaldığı sürece son derece güvenli de zaten.
Birleşmiş Milletler Çocuk Fonu UNICEF'e göre Kongo'da kobalt madenlerinde çalışan 40 bin çocuk var. Dünyadaki kobaltın yüzde 50'sinden fazlası Kongo'da üretiliyor. Kobalt madeninin yüzde 20'si de elle çıkarılıyor.
Sosyal sorumluluk adı altında birçok projeye devasa yatırımlar yapan, teknolojilerini toplumlara güler yüzle pazarlayan, her zaman biz müşterilerinin yanında olup, çoğu da dünyamıza, çevre kirliliğine duyarlı, Afrika kıtasına yaptığı yardımları reklamlarında pazarlama aracı olarak kullanan şirketler gerçekten çokta masum mu?