Bu hafta ESİNTİMİZ KKTC üzerine olacak, SİZLERİ Kıbrıslı Türkler’in GEÇMİŞTEKİ yaşanmışlıklara götürecek… Paylaşmak bizden, okumak, değerlendirmek sizden…KKTC’ye MERHABA, dostlara selam…!
KIBRIS’TA BEREKETÇİLİK NEYDİ?
“ cevabını bilenler vardır mutlaka ama gelin Kıbrıs’ta 1981 yılından beri yaşıyan biri
olarak bana anlatılardan,
okuduklarımdan ve internetten (yapay zekadan) yararlanarak alıntıladığım, o günleri yaşayan tanıkların anlattıklarıdan derlediğim gerçek ama pek bilinmeyen Kıbrıs Türklerinin destansı direnişden bu bereketçilerin öyküsünü ve TMT (Türk Mukavemet Teşkilatı) yeraltındayken (gizliyken) kullanılan kod isimleri hikâyeleştirerek anlatayım size.
Henüz TMT (Türk Mukavemet Teşkilatı) kurulmadan, Erenköy’den üç arkadaş kendi cesaretleri ve kararlarıyla gizlice Akdenize açılarak, bir kayıkla Türkiye’ye (Anamur’a) geçerler.
Amaçları Rum terör örgütü EOKA‘ya karşı köylerini savunmak için parayla silah tedarik etmek.
Anamur’a giden Kıbrıs Türkü bu üç cesur genç kendi aralarında Kıbrıs ağzıyla ile bazı rumca kelimelerle konuştukları ve kimlikleri olmadığı için önce casus zannedilir. Resmi yetkililer tarafından göz altına alınıp Ankara’ya resmi mercilere haber verilir ve
Adana’daki MİT bölge müdürlüğüne teslim edilir.
Olaydan doğal olarak Genelkurmay’da haberdar olur.
Çünkü o günlerde Ankara’da
TMT (Türk Mukavemet Teşkilatı) kuruluş çalışmaları
vardır. Genelkurmay Özel Harp dairesinden TMT kuruluşunu plânlıyanBinbaşı İsmail Tansu ve o tarihte Ankara’da bulunan TMT’nin kurulmasında görevli olan Kıbrıslı Türk Dr.Burhan Nalbantoğlu hiç vakit kaybetmeden Adana’ya gidip gözaltında bulunan Kıbrıslı bu üç Türkle buluşurlar. Bu üç gencin vatansever Kıbrıslı Türk oldukları anlaşılması köyleri Erenköy’ü savunmak için Anamur’dan silah almaya geldikleri anlaşılınca TMT kurucuları Türkiye -Kıbrıs arasında silah ve personel sevkiyatı için gizli bir operasyon başlatır. işte bu operasyona BEREKETÇİLİK silahları taşıyanlara BEREKETÇİ, silah-mühimmata ise BEREKET adi verilir.
“Bereketçilik” işte böyle başlamış Kıbrısta.
Bu üç cesur,kahraman Kıbrıslı Türk gençleri;
VEHBİ MAHMUT,
ASAF ELMAZ
ve CEVDET REMZİ’dir.
Ve bu 3 Kıbrıslı genç bereketçiye sonradan Türkiye’den de 2 cesur Karadeniz’li balıkçı Türk genci daha katılır.
Pek bilinmiyen bu bereketçiler,
Ordu-Perşembe’de balıkçı teknelerinde kaptanlık yapan Ahmet Oğuz Kotoğlu
ve Reşat Yavuz’dur…
Bereketçiliği ilk başlatan Kıbrıs Türkü Vehbi Mahmut(oğlu) Akdenizde bir çok tehlikeye rağmen 2013 yılına kadar yaşadı.
Kıbrıs Harekâtı'nın öncesinde Türk Mukavemat Teşkilatı (TMT) içinde çok gizli bir nakil,
tedarik, yer değiştirme ve yönetim ağı kurulmuş.
Özellikle Erenköy direnişiyle bağlantılı olarak Türkiye’den gelen gönüllü öğrencilere (yani gönüllü mücahitlerin) adaya sokulması, adadan başka bölgelere (Lefkoşa, Limasol, Baf, Larnaka gibi) gizlice dağıtılması sırasında,bu şekilde gizlice adaya gelen gönüllü Kıbrıslı Türk öğrencilere ve adada Rumlara direnen Türk gençlerine, yani tüm genç mücahitlere “ARI”, bu mücahitleri Erenköy’den alıp başka Türk bölgelerine gizlice nakleden veya Türkiye’den bereketçilerin getirdiği mühimmat ve silahları gömen,gizliyen mücahitlere de “ARICI” denirmiş.
Operasyonlata ise “Arı Operasyonu” ya da “Arı Sevkiyatı”.
Bu terimler o kadar gizliymiş ki, 1963-64 döneminde hatta birçok TMT mensubu bile “Arı” “Bereket” kelimelerinin gerçek anlamını bilmiyormuş; sadece bir kod olduğunu sanarlarmış. Erenköy’den iç bölgelere yapılan bu nakiller genellikle gece, deniz yoluyla küçük teknelerle veya karadan çok riskli güzergâhlarla gerçekleştirilmiş.
Bu ağ sayesinde 1958-
1963 arasında yüzlerce “Arı” adaya ulaştırılıp dağıtılarak hem Erenköy direnişi desteklenmiş hem de diğer bölgelerdeki Türk savunması güçlendirilmiş.
Bu çok az bilinen ama Kıbrıs Türk tarihinin en kritik gizli operasyonlarından birdir.
(Çünkü Türkiye’den Kıbrıs’a kaçak silâh ve cephane sevkiyatının,yanibereketçiliğin yapıldığı yıllar, İngiliz sömürge yönetiminin Kıbrıs’ta egemen olduğu, Rum milis örgütü EOKA nın İngiliz sönürge yönetimine isyan başlattığı ,1960 Kıbrıs Cumhuriyeti kurulduktan sonra EOKA’nın Kıbrıslı Türklere saldırdığı yıllardır.
Bu yıllar içerisinde değil silâh ve cephane bulundurmak, adi bir sokak kavgasında bile kişilerin üzerinde ağzı on santimden uzun kesici bir alet veya bıçak taşımanın suçu, ağır ceza mahkemelerinde görülen davalardanmış…
Bu yasaklar ve ağır cezalar altında silâh ve cephane sevkiyatında ya da bulundurulmasında yakalanmak, tek kelime ile İdam’lık suçmuş.)
Ama Kasım 1958 de, beklenmedik bir facia yaşanmış. Berketçi sandallarından biri, bir gece vakti, denizin ortasında yakalandıkları aşırı yağmur ve fırtına nedeniyle kaybolup gider. Silah yüklü bu sandalda bulunan Hikmet ve Asaf isimli iki “Bereketçi” sulara karışıp, şehit olurlar, bulunamazlar da.
İşte onlar, Kıbrıs’lı Türklerin milli mücadale yıllarının ilk bereketçi şehitlerindendir.
İlk Bereketçi ekibinden Asaf Elmas ve Hikmet Rezvan’ın 9 Kasım 1958 gecesi fırtınayayakalanıp denizde kaybolmalarına karşın silâh sevkiyatına hiç ara verilmemiş, TMT adına Kıbrıs Türklerinin silâhlanması çalışmaları aynı inanç, cesaret ve kararlılıkla 1974 yılına kadar sürmüştür .
Çoğu kimse hele genç nesiller bilmez,direnen Kıbrıslı Türklerin ne badirelerden geçtiğini…
Bilmezlar “Kıbrıslı Türklerin nasıl bir direnişin kahramanları” olduğunu.
Kıbrıs Türklerine bir cumhuriyet armağan eden bereketçilerinve mukavemetçilerin (yani mücahitlerin,TMT’cilerin ) liderlerinin Av.Denktaşve Dr. Küçük ve TMT’nin komuta kademesinin Türkiyeden gönderilen Türk subaylarından oluştuğunu
çok kimse bilmez, özellikle genç nesiller.
TMT’nin kuruluşunda en baştaki adamın Özel Harp Dairesi Başkanı Tümg.DanişKarabelen’inolduğunu ve “Cankurt" kod adıyla anıldığını,
Bnb.İsmail Tansu’nun TMT Genel Başkan Yardımcısı ve lojistik koordinatörü olduğunu TMT’nin kuruluş projesini (KİP) hazırladığını, silah sevkiyatını (Bereketçileri) yönettiğini, "Doğan" kod adıyla Ankara'da karargâh faaliyetlerini yürüttüğünü,Yrb. Zeki Vuruşkan’ın TMT’nin
Kıbrıstaki ilk liderinin (Bayraktar’ının) olduğunu, Bozkurt" kod adı ile anıldığını, 1964 Erenköy direnişinde "Akıncı" kodunu kullandığını. Kıbrıs’a "Ali Conan" adıyla İş Bankası müfettişi kimliğiyle giriş yaptığını kimse bilmez.
Bir çok Türk (özellikle genç nesiller ) inanın Kıbrıs’ın İngiltere’nin sömürgesi haline nasıl geldiğinden bile habersizne yazık ki.!..
Sırası gelmişken Osmanlı Devleti, Kıbrıs'ı 1571'de Venediklilerden fethederek topraklarına, yaklaşık 307 yıl (1571-1878) Osmanlının bir eyaleti iken İngiltere tarafından nasıl sömürgeleştirildiğini ve sonrada nasıl ilhak ettiğini
kısaca anlatayım:
1878’de Osmanlı Devleti, Rusya’ya karşı İngiltere’den yardım almak için Kıbrıs’ın idaresini İngiltere’ye devretti.
Daha doğrusu kiraya verdi.
Sonrada İngiltere adayı ilhak etti.
Osmanlı Devleti, 1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşı’nda (yani 93 Harbi) çok ağır bir yenilgi almış ve Ayastefanos (Yeşilköy) Antlaşması (3 Mart 1878) ile çok ağır şartlar kabul etmek zorunda kalmıştı. Rusya, Balkanlar’da ve Doğu Anadolu’da büyük güç kazanmış, İstanbul’un hemen dibine bugünkü Yeşilköye kadar gelmişti.İngiltere ise Rusya’nın Akdeniz’e inmesini ve Boğazlar üzerinden sıcak denizlere ulaşmasını stratejik olarak kesinlikle istemiyordu. Bu nedenle Osmanlı Devleti’ne destek vermeyi teklif etti.
İngiltere’nin Rusya’ya karşı Osmanlı Devleti’ni diplomatik ve askeri olarak koruyacak.
Osmanlı’da Kıbrıs adasının sadece idaresini İngiltere’ye devredecekti. Bu devir “Kıbrıs İdare Sözleşmesi” (4 Haziran 1878) ile yapıldı.
Daha doğrusu 2.Abdülhamit Kıbrısı İngilizlere kiraladı.
İngilizlerler yıllık 92.000 Osmanlı altın (yani 92.800 Sterlin) Osmanlı hazinesine
vereceklerdi. Ancak bu para hiçbir zaman Osmanlı Hazinesi’ne girmedi.Çünkü
1875’te Osmanlı Devleti dış borçlarını ödeyemeyerek iflas etmiş ve 1879’da Duyun-u Umumiye İdaresi kurulmuştu.
Kıbrıs’tan gelecek olan bu yıllık kira, Osmanlı’nın İngiltere ve Fransa’ya olan eski borçlarının faizine mahsup edildi.
Böylece ada resmen Osmanlı toprağı idi ama idaresi İngiltere yönetimine geçti. Ve adaya İngiliz bayrağı çekildi ve İngiliz vali atandı.
Zaman ilerledi 5 Kasım 1914 de I. Dünya Savaşı başlayınca Osmanlı Devleti İngiltere’ye karşı Almanya safında yer aldı, bunun üzerine İngiltere Kıbrıs’ı tek taraflı olarak ilhak etti ve resmen kendi toprağı ilan etti.
1923’de İstiklal savaşından galip çıkan ve Cumhuriyet rejimini kuran Türkiye, Lozan Antlaşması ile Kıbrıs üzerindeki tüm haklarından feragat etmek zorunda kalarak İngiltere’nin ilhakını zımmen kabul etmiş oldu.
Türkiye Cumhuriyetinin bu taviz karşılığında Kapitülasyonlardan ve
Osmanlının borçlarının büyük kısmından kurtuldu, tam bağımsız bir devlet olarak tanınma elde etti.
Yani Kıbrıs, Lozan’da Türkiye’nin verdiği en somut toprak tavizlerinden biriydi, ama karşılığında elde edilen siyasi ve ekonomik kazanımlar o dönemde Türkiye için çok daha değerli kabul edildi.
ve 10 Mart 1925’de İngiltere, Kıbrıs’ı resmen “CrownColony” (Taç Sömürgesi) ilan etti.
Artık ada tam anlamıyla İngiliz sömürgesiydi ve İngiliz Sömürgeler Bakanlığı’na bağlandı.
Bu tarihten 1960 yılına, yani Kıbrıs Cumhuriyeti’nin resmen kuruluşuna kadar İngiliz sömürge yönetiminde
yaşadı Kıbrıslı Türkler ve Rumlar.
İngiliz baskısı Kıbrıs halkını bezdirince önce Rumlar silahlandı ve 1955’de ada halkı ayaklandı, İngilizler geleneksel İngiliz planını devreye soktu.
Neydi o?
Böl ve yönet!
Ve 16 Ağustos 1960 ‘da İngiliz bayrağı indirildi, Kıbrıs Cumhuriyeti bayrağı çekildi ve Kıbrısın bağımsızlığı resmen ilan edildi.
Aynı gün Dr. Fazıl Küçük Cumhurbaşkanı Yardımcısı, Başpiskopos Makarios da Cumhurbaşkanı oldu.
Ve Kıbrıs Cumhuriyetinde Türkler ve Rumlar ortak bir
Cumhuriyet kurmuş oldular.
1963 yılı sonunda Rum tarafının anayasayı değiştirmeye kalkması ve Türkleri yönetimden dışlamasıyla ortak cumhuriyet fiilen çöktü.
O güne kadar sorunsuz yaşayan iki halk düşman edildi. Türklerde ‘taksim’, Rumlarda ‘enosis’ düşüncesi yerleşti! Yunanistan Kıbrıs’a tanklar toplar yığdı. Köylerde kıyım başladı… Türkler köylerden göç etmeye zorlandı. Ada her gün ölümlere sahne oldu.
İşte TMT, mücahitlik,
bereketçilik, arıcılık böyle bir ortamda doğdu!
Eski tüfek mücahit arkadaşım (1981 yılından beri ) ve dostum Asaf Can sohbetlerimizde bana söylediği,
“Getirilen silahlar gömülürdü.
Onlar “BEREKETti”.
Getirene de BEREKETÇİ denirdi.
Türkiye’den gelen Erenköyde ve adanın direniş hatlarında görev alan gönüllü öğrenci gençler
(mücahitler) ARI, o silahları gömen ve gizliyenlere, genç mücahitleri görev yerlerine gizlice ulaştıranlara da ARICI denirdi.
Silahların gizlendiği zula yerlere (evlere) de ÇANAK denirdi” sözleri hâlâ hafızamda.Çünkü bu tabirleri ilk ondan duymuştum…
Tüm KIBRISşehitlerimizi rahmetle anıyorum…
Ruhları şad olsun.
-FEY-
05.12.2025
Dr. Hayrettin Parlakyıldız
Akademisyen, Araştırmacı-Köşeyazarı
E-Posta: [email protected]