Kıbrıs, Sicilya ve Sardunya adalarından sonra Akdeniz’in üçüncü büyük adasıdır.

KKTC’de ASBÜ 5. MANAS FORMU

KONFERANSI’DAYDIK …

Merhaba, açılışı önemseyen, bizleri şereflendiren,

Sayın Cumhurbaşkanım !…

Merhaba, can KKTC,

Merhaba, Lefkoşa,

Merhaba, ASBÜ,

Merhaba, Hala Sultan Camii.

Merhaba, 5. Manas Formu’nu düzenleyenler,

Merhaba, sempozyuma destek verenler,

Merhaba, sempozyuma katılan akademisyenler…

“Kıbrıs, Sicilya ve Sardunya adalarından sonra Akdeniz’in üçüncü büyük adasıdır. Kıbrıs adası, Doğu Akdeniz’deki özel konumundan dolayı tarih boyunca Akdeniz’e ve Akdeniz ticaretine egemen olmak isteyen devletlerin veya uygarlıkların ilgisini çekmiştir. Bu özelliğinden dolayı Ada, şu anki adını alıncaya kadar, tarih boyunca birçok isimle anılmıştır. Mısır ve Hitit kaynaklarında Ada’ya Alaşya (Alasya, Alashia) veya Asi Fenikeliler zamanında Hetim (Hettim), Asur belgelerinde ise Yatnana veya Ya adları verilmiştir. Bazı dönemlerde Kıbrıs’ta kurulan Amatusya, Salaminya ve Pafya şehir devletleri de Ada’nın ismi olarak kullanılmıştır. Ayrıca Kıbrıs adının, ana kraliçe Kibele’ye Kıbrıs adasında verilmiş olan Kipris adından, bakır sözcüğünün İbranice’deki karşılığı olan kopher kelimesinden veya Akadca ve Lâtince karşılığı olan cuprum adından ya da Kıbrıs’ta çok fazla bulunan selvi ağaçlarının Lâtincesi olan Cypress sözcüklerinden geldiği rivayet edilmektedir.

20 Temmuz 1974 KKTC Barış Harekâtın sonra, 2 Ağustos 1975’te Viyana’da gerçekleştirilen toplumlararası görüşmelerde üzerinde mutabık kalınan Nüfus Mübadelesi Anlaşmasıyla BM’nin yardımı ile güneydeki Kıbrıslı Türkler KUZEYE, kuzeydeki Kıbrıslı Rumlar ise GÜNEYE transfer edilmiştir.” http://pio.mfa.gov.ct.tr/kibrisin-sosyal-ekonomik-ve-siyasi-tarihi/

15 Kasım 1983’te Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti kurulur.

Yukarıda, Kıbrıs’ın kısa tarihçesini verdiğimiz bilgilerin ışığında KKTC-ASBÜ’de 5. Manas Formu Bölgesel ve Küresel Gelişmeler Bağlamında Türk Dünyası Uluslararası Konferansı’nda buluşmanın güzelliğini yaşamak bunu Türk Dünyasında yaşatmak düşünceleri tartışılırken;

1992’de kurulan Türk İşbirliği Kalkınma Ajansı (TİKA) devreye girince Türkiye’de MHP’nin 1995’de İstanbul Polat Rönesans Hotel’de başlattığı, rahmetli Alparslan Türkeş Bey’in vefatından sonra, 1998’de Devlet Bakanlığı yapan Prof. Dr. Abdulhalûk M. Çay’ın son olarak yaptığı Türk Dünyası Kurultaylarını da anımsamamak mümkün değildir.

“İlki 2021 yılında Bişkek’te yapılan, ardından sırasıyla 2022 ve 2023’te yine Kırgızistan-Türkiye Manas Üniversitesi tarafından sürdürülen forumun dördüncüsü, geçen yıl İstanbul’da İbn-i Haldun Üniversitesi’nde yapılmıştı. Beşincisi ise bu yıl Lefkoşa’da, “Bölgesel ve Küresel Gelişmeler Bağlamında Türk Dünyası” temasıyla toplandı.

Ada’da iki gün boyunca yalnızca akademik bildiriler değil, Türk Dünyası vizyonu üzerine samimi sohbetler de yaşandı. Yeni dostluklar kuruldu, ortak bir gelecek umudu pekişti. Kıbrıs’ın sıcak havasında, gençlerin heyecanı ve akademik derinliğiyle şekillenen bu buluşma, Türk Dünyası’nın geleceğine dair güçlü bir mesaj verdi: Türk gençliği, artık sadece izleyen değil, tarihe yön vermek isteyen bir kuşak olarak sahnede.” https://www.veyisgungor.com/algemeen/adadan-turk-dunyasina-genc-nefes/

ASBÜ’deki 5.Manas Konferansı’nın açılışı; Başkent Lefkoşa'daki KKTC Cumhurbaşkanlığı Külliyesi Cumhurbaşkanlığı Kongre Salonunda;

Saygı Duruşu ve İstiklâl Marşımızın okunmasıyla başladı. Açılış ve sonraki sunumları KKTC ASBÜ Yerleşkesi Rektör yardımcısı, Dr. Zeki Akçam tarafından yapıldı.

Açılış oturumunda sempozyuma katılan protokolden;

KKTC’nin Sayın Cumhurbaşkanı, Doç. Dr.Tufan Erhürman, Ulaştırma ve Bayındırlık Bakanı Sayın Erhan Arıklı, Türkiye’nin KKTC Büyükelçisi, ve diğer konuşmacılar söylemleriyle katkıda bulundular…

“Paydaş Kurumlar Oturumu” paneliyle akademik açılışa geçildi.

Panelin oturum başkanlığını ASBÜ KKTC Yerleşkesi Rektörü Prof. Dr. Enver Arpa yaptı. Panele; İstanbul Sabahattin Zaim, İstanbul Ticaret, Çankırı Karatekin, Ankara Hacı Bayram Veli, Azerbaycan Cumhuriyeti Beynehalk Münasebetleri, Özbekistan Fen ve Sosyal Bilimler Üniversitesi rektörleri katıldı, kalabalık izleyici ve dinleyici öğrenci grubu paneli dikkatle takip ettiler…

Genel oturumlar öğleden sonra ASBÜ yerleşkesinde heyecanla, oturum aralarıyla başladı, bütün sempozyumlarda olduğu gibi sessiz kahraman olan görevli öğrenci arkadaşlarımızın dikkati, hizmetleri (iki gün boyunca ikramlar da dahil), nezaketleri huzur ve mutluluk vericiydi.

Oturumlardaki sunumlar, Türk Dünyasıyla ilgili olunca, ilgiyle dinlemeler, tartışmalar, genç akademisyenlerin sözlü sunumlarının yanında “çevrimiçi” de sunumlar yapıldı. Oturum aralarında yurtiçi ve yurtdışı yeni akademisyenlerle tanışmalarımız yoğunlaştı.

Cuma günü bizim yapacağımız sunum öncesi Hala Sultan Camii’nde Cuma gününün hayrını “Cuma Namazıyla” Lefkoşa’da bütünleştirmek de ayrı bir huzur tarzımızdı.

Aslen Konyalı olup Hollanda’da yaşayan Uluslararası alanda çalışmaları-bildirileri olan akademisyen Veyis Güngör ve eşi hanımefendiyle; akademisyen kızımız Dr.N. Ayşim hanımın da aramızda bulunduğu akademik ve genel sohbetlerimizde ayrı bir tat saklıydı.

Akademik olarak bizim sunumumuz “Türk Dünyası’nda Ortak Alfabe” üzerineydi. Konuşmamızın içinde yer alan TDK başkanı Prof. Dr. Osman Mert’ten aldığımız alıntıyı sizlerle paylaşarak, yazımızı sonlandıracağız.

“Türk Dil Kurumu (TDK) Başkanı Prof. Dr. Osman Mert, "Ortak Türk Alfabesi"ne ilişkin, "Bizim alfabemizde ve Azerbaycan'ın alfabesinde herhangi değişiklik söz konusu olmayacak. Fakat bizim kullandığımız 29 harf Türk cumhuriyetlerinin kullandığı alfabelerde yer alacak." dedi. Ortak alfabe çalışmalarının ilk olarak 1926'da Bakü'de başladığını anlatan Mert, çalışmaların Sovyetler Birliği döneminde sonlandırıldığını söyledi.

Devlet başkanları tarafından kabul edilmesi bekleniyor

TDK Başkanı Mert, belirlenen harflerin uluslararası alfabedeki karşılıklarının yer aldığı listenin dışişleri bakanlıkları ve cumhurbaşkanlıklarına gönderildiğini, bundan sonraki sürecin parlamentoların onayıyla devam edeceğini ifade etti.

Mert, "Parlamentoların onayını takiben, devlet başkanları alfabeleri kabul edecek. Alfabelerin siyasi bir boyutu da var ve bu süreçte parlamentoların onayı gereklidir." dedi.” https://www.trtavaz.com.tr/haber/tur/turkistandan/tdk-baskani-osman-mertten-ortak-turk-alfabesine-iliskin-aciklama

1997’de İstanbul Polat Rönesans’taki Türk Kurultayı’na Onsekiz Mart Üniversitesi rektörümüz-akademik danışmanım hocam Prof. Dr.Abdurrahman Güzel’le katılmıştık. Orada alfabe meselesi ilk olarak açılmıştı, bizimde kısa konuşmamız olmuştu. İlk defa Özbekler, bizim kullandığımız alfabe alınsın gibi bir söz ettiler, tabii tepkiler vardı. Aradan 28 yıl geçmesine rağmen TİKA’dan rahat ve kesin çözüm hâlâ tam olarak ortaya konulamadı. Bunu, TİKA-TDK işbirliği çözecek diye umudumuz var.

Diliyoruz ve istiyoruz ki bu alanda yapılan sempozyumların sonuç bildirisinde yer alan teklifler anlam kazanır… TDK Başkanı Sayın Prof. Dr. Osman Mert’in yukarıda verdiğimiz açıklamaları yerini-anlamını ve değerini bulur da;

Gaspıralı İsmail’in

“DİL-de, FİKİR-de, İŞ-de BİRLİK” anlayışı bizleri bir bütün haline getirir….

Sempozyum sürecinde görev alan yöneticilere, tüm akademisyenlere, katılımcılara; sempozyuma desteklerini esirgemeyen duyarlı rektörlerimize, kurum ve kuruluşlara; öğle-akşam yemeklerimizin güzelliği içinde damak zevkiyle bizleri buluşturan “gerçek mutfak görevlilerinin” samimi-sıcak hizmetlerinden dolayı kendilerine TEŞEKKÜR borcumuz var…

20 Temmuz 1974'te Barış Harekâtını başlatan, o günkü yöneticilerimizden Bülent Ecevit ve Necmettin Erbakan’a; KKTC’den Dr. Fazıl Küçük ile Rauf Denktaş'a, Dr. Burhan Nalbantoğlu’na, Osman Örek’e, Beşparmak Dağlarında ve başka yerlerde ruhunu teslim eden Kıbrıs şehitlerimize RAHMET diliyor, o gün görev alan kahraman askerlerimizin hepsini saygıyla-minnetle, şükranla anıyoruz..

Çanakkale’den KKTC’ye ve tüm okuyucularımıza sevgiler…

19.11.2025

Dr.Hayrettin Parlakyıldız

Akademisyen – E. Öğretim Üyesi

Araştırmacı - Köşeyazarı

E-posta: hparlakyildiz@mynet