Bir deniz, iki kıta, tarihin can bulduğu bir coğrafya: Çanakkale.
Bir deniz, iki kıta, tarihin can bulduğu bir coğrafya: Çanakkale.Okul sıralarında sıkça duydum bu şehrin adını. Hatta daha sonra gezme şansım da olmuştu. Bir hocamın deyişiyle büyü şehir Çanakkale her yaşımda karşıma çıktı. Yaklaşık dört yıldır bu güzel coğrafyada yaşama şansı da buldum. Fakat neden Çanakkale? Sorusu aklıma pek takılmamıştı.
Etimoloji sözlükleri bize sözcüklerin geçmişini gösterir. Bir nevi kısa tarih mahiyetindedir. Çanakkale ismini nereden gelmiş acaba diye düşünürken bu sözlük aklıma geldi. Çıkan tarihi de kısaca size aktarmak isterim.
Öncelikle Çanakkale Boğazı’ndan başlamak gerek. Boğazın ilk antik ismi Hellespontus’tur. Yunanca Helle’nin Denizi anlamına gelir. Homer, boğazın Anadolu yakasında Dardanoi halkının ne Dardania adlı kentin bulunduğundan bahseder. Daha sonra bu nedenle boğaz Dardanelya (Dardanos’un Geçidi) adını almıştır. Batı dillerinde hala bu ismin kullanıldığı görülür. Osmanlı döneminde ise boğaza özel bir ad verilmemiştir. Çanakkale Boğazı tanımı ne zamandan beri kullanıldığına bakmak için ise Çanakkale kelimesinin tarihine bakmak gerek.
Fatih Sultan Mehmet, İstanbul’u fethettikten sonra 1462’de boğazın kontrolünü sağlamak için bir kale yaptırmıştır. Bu kalenin adı günümüzde Çimenlik’tir. Bu kaleden ötürü şehir Kale-i Sultaniye (Sultanın Kalesi) adıyla anılmaya başlamıştır. Zaman geçtikte şehirde çömlek yapımı ve ticareti artmaya başlamıştır. Bu nedenle Kale-i Sultaniye adı halk arasında yerini yavaş yavaş Çanak Kalesi adına bırakmış ve 18.yüzyılın sonlarına doğru resmi olarak Çanakkalesi adını almıştır. Ufak bir değişimle Çanakkale olarak yoluna devam etmektedir.
Her taşın altında ayrı bir tarih ve güzellik saklı olan bu şehir, her ayrıntısıyla görülmeye, gezilmeye değer bir coğrafya. Bu topraklara farklı bir gözle bakmak kim bilir ne kadar fazla tarih ve hikâye çıkaracak karşımıza.