Nvidia; Kaliforniya merkezli grafik işlemcileri üreten, belki de dünyadaki en önemli işletmelerden biri.


Elektronik ortamda ekrana yansıyan her görüntü işlemci dediğimiz bir dizi devreden oluşan aslında çok fazla karmaşık olan işlemleri saniyeler için de işleyip saniyeler içinde bize sunan bir devre kartı diyebiliriz.
2004 yılına geldiğimizde ise neredeyse tüm teknoloji devlerinin yaptığı gibi Nvidia da yapay zekâ furyasına katılmış ve kendi uzmanlığı olan görüntü işlemede bu yaratmış olduğu yapay zekâyı geliştirmeye başlamıştı.
2019 yılında 8 tane ekran kartı (grafik işlemci) ile 1 hafta boyunca eğitimlerden geçen ve makine öğrenmesi dediğimiz olayı bu yapay zeka üzerinde test ettiler. Deneyin sonucu çok fazla ilgi çekiciydi, yapay zekadan insan portesi çizilmesi istenmişti, ortaya çıkan resimlerin gerçek bir fotoğraftan farkı yoktu öyle evde, sokakta veya bir parkta çekilmiş bir portre ile aynıydı, burada bir farkı yok demek istemiştim aslında ama tamamen aynı.
Bir erkek, çerçevesiz bir gözlük, saçların ön tepesi dökülmüş, gri bir takım elbisenin içinde bize hafiften gülerek poz vermiş kırklı yaşlarda hem de… Bu adamın hiç var olmamış olması gerçekten çok ilginç, tamamen bilgisayar ortamında, yazılımlar ile oluşturulmuştu.
Sanal gerçekliğinde hayatımıza girmesiyle, grafik işlem teknolojilerinin ve yazılımlarının zirve yaptığı şu 2 yılda bize sunulan görüntüleri gerçeklikle ayırt edebilmemiz hemen hemen imkansız hale geldi.
Yüksek bütçeli filmlerde örneğin, görüntüler o kadar profesyonelce hazırlanmış ki, Mars gezegeni, bir uzay yürüyüşü ya da bir doğal afet sanki bir kameramanın elinden çıkmış saf görüntü gibi, hiç oynanmadan bizlere sunulmuş ama işler yeşil perde de dönüyor hep.
Daha geçen sen Güney Kore’de bir kadının ölen küçük kızı için onun fotoğraflarından yola çıkıp bir görüntü hazırladılar ve bu arttırılmış gerçeklik şirketi anne ve kızını 3 sene sonra tekrar buluşturdu ama sanal ortamda her şeyin soğuk, duygusuz olduğu tamamen sayılardan ibaret olan bir dünya…
Şehirlerin kalabalığı, iş stresleri, 7 gün 24 saat betonların arasında yaşamak zorunda olan insanlar… Bunların hepsi tek tık uzağımızda olan bir arttırılmış gerçeklik ve ona uygun elektronik aletler sayesinde bu dünyadan bir nebze uzaklaşmış olacağız gelecekte.
Bir gün everesin zirvesine sanal bir yolculuk yaparken , başka bir gün okyanusun en derinlerinde gezeceğiz. Bir bakmışız bakterilerin, virüslerin hatta kuantum dünyasındaki kuvars kristallerinin arasındayız ya da tam zıttı olan sonsuz evrende özgürce dolaşıyoruz.
Veya kendi dünyamızı oluşturabilsek mesela…
O sanal dünyalara dalıp, akıl almaz ütopyalarda yaşamakta böylelikle mümkün olacak belki de…