Dün, biz çalışan gazetecilerin günüydü.

Dün, biz çalışan gazetecilerin günüydü. 10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü, öylesine bir gün değil tabi ki. Türkiye'de, basın emekçilerinin sosyal ve ekonomik haklarını güvence altına alan 212 Sayılı Basın Yasası'nın 1961'de yürürlüğe girdiği gün 10 Ocak…

Gazeteciliğin bir meslek olarak görülmesinin ne kadar uzun yıllar aldığını okulda öğrenmiştik. İnanın o kadar da kolay olmuyor emek verdiğiniz işlerin saygı görmesi. Bazen okunan, izlenen haberlerin bir insanın zihninden, kaleminden, emeğinden çıktığını göremiyor insanlar. ‘Fikir işçisi’ olmak o kadar da kolay değil. Somut bir şey tutuşturmuyorsunuz insanların eline, ‘poşete koyayım mı’ diye soramıyorsunuz.

Fikir, bilgi satıyorsunuz bir nevi, satmak kelimesi de zaten doğru olmuyor. Basın etiği dediğiniz zaman, diğer mesleklerden çok daha farklı yerlere dağılıyor konu, tartışılabilir bir konu üzerinden mesleğinizi yürütmeye devam ediyorsunuz.

Meslekte 5.senemi doldurmaya yaklaşmışken, aklıma bir haber ajansında staj yaptığım sırada haber müdürünün bana söyledikleri geldi:
“Gizem, bu meslek öyle bir illet ki, her seferinde bırakacağım dersin ama bırakamazsın. Zorlanırsın, düşersin, ezilirsin ama bir haberin sana dönütü olduğunda aldığın keyif öyle yüksektir ki, engeller bırakmanı. Bazen küfredersin ama vazgeçemezsin. Bunu bil, öyle başla meslek hayatına.”

Ne demek istediğini yavaş yavaş anlıyorum artık. Her mesleğin zorlukları vardır o ayrı ama gazetecilik dediğiniz de kimi burun büker size, kimi saygı duyar. Kimi yalancı der kimi doğruları söylemeniz için gözünün içine bakar. Bin türlü insan tanırsınız meslekte, dezenformasyona da uğramaya başlarsınız. Bir bakarsınız arkadaşınızla sohbetle bile röportaj yaparcasına dinliyorsunuz, bir fotoğraf çekeceksiniz tatilde vurucu bir detay aramaya başlıyorsunuz.

Bir de öyle tek konuda uzman olarak da kalamazsınız bu meslekte. Her şeyi takip edeceksiniz; ekonomiyi, sağlığı, siyaseti… Ülkeyi geçtim dünyaya bakmanız lazım neler oluyor diye. Yani bir gazeteci için sınır yoktur, yapmam yoktur, gitmem yoktur.

Dinlemeyi, sormayı, merak etmeyi bilmelisiniz gazeteci olabilmek için. Kahve dükkanındaki kadın, üst komşunuz, kurumdaki temizlik görevlisidir sizin kaynağınız. Bir gün milletvekili ile karşılıklı röportaj yaparken, ertesi gün sokakta yaşayan insanla iletişimi kurabilmelisinizdir. Çok yönlü olmalı, kendinizi belli metalarla bağlamamanız gerekmektedir.

Gazeteciler, her güne yeniden başlar ve her gün, bir sonraki güne çalışır. Her gün tertemiz sayfalar açılır önüne. Ertesi güne bırakırım, diyebileceğiniz bir iş değildir gazetecilik. Taze çıkar, yoksa elinizde kalır haberleriniz.

Hal böyle iken, bu kadar emek verilen bir mesleği basit algılayan her insana kırgınlıklarımı iletiyorum buradan. Öyle göz gezdirerek geçtiğiniz her haberin içinde ne kadar emek olduğunu bilmenizi isterim. Gazeteciler, sizlerin ‘bilgi alma hakkını’ korumak için de çalıştıklarını görmenizi dilerim…

Pandemide sağlık çalışanlarının yanı sıra basın mensuplarının da canla başla çalıştıklarını unutmayın. Sizlerin evde kaldığınız zamanda, bizlerin sizlere dışarıda ne olup bittiğini öğrenmek için gezmeye devam ettiğimizi aklınızdan çıkarmayın. Bu karşılıklı bir etkileşim, siz bizi okudukça biz çalışmaya devam edeceğiz, siz bize değer verdikçe biz bu mesleği korumak adına canımızı dişimize takacağız.

Tüm meslektaşlarım 10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü kutlu olsun.