İşe başladığımdan beri yemeklerimi evden getiririm.

İşe başladığımdan beri yemeklerimi evden getiririm. Arada getiremediğim zamanlarda dışarıdan yemek söylerim. Başından beri bunu yapmamın sebebi, daha sağlıklı olduğunu düşünmemdi. İçinde ne olduğunu bildiğim ve kendi damak tadıma göre yaptığım yemekler beni daha mutlu ediyordu.

Geçmiş zamanlı konuştuğuma bakmayın, hala öyle. Fakat evden yemek getirmeme sebeplerime bir tanesi daha eklendi. Üstelik bu sebep, diğerlerinin üstüne çıktı.
Fiyatların aşırı pahalanmış olması…

Dün yemek getiremedim. Ben de dışarıdan yemeğe karar verdim. Fiyatları gördüğümde ise şok oldum. Marketlerde ürünlere tane tane gelen zamlar, ‘püh’ çektirse de, durumun ne kadar vahim olduğunu dışarıdaki yemek fiyatlarını gördüğümde daha çok anladım.

6 liraya aldığım sandviçin 18 lira olduğunu görmek, lahmacunun tanesinin 12 liraya yükseldiğini fark etmek ben de tokat etkisi yarattı. Gün geçtikçe artan fiyatlarla, ülkede sıradan bir sandviç yemek bile ‘lüks’ olmaya başladı.

Kemer sıkma zamanının geldiğini artık kabul ettim. İş arkadaşıma marketten peynir, ekmek, domates alıp sandviç yapalım dedim, o da ‘Bence de, artık dışarıdan yemek yenmez’ dedi.
Alışveriş listemdekiler şunlar oldu; 1 tane domates, 1 tane salatalık, 300 gram peynir ve 1 tane ekmek. Toplamda 20 lira verdiğim bu listede, kişi başı 10 lira ödedik. ‘Eh, kârdayız’ dedik, ama hiç de kâr ettiğimi hissedemedim.

Domatesin tanesine ise 1.42 lira ödediğimi görünce, domates mevsimini de kapattım. 1 lira dediğimiz şeyin artık hiçbir kıymeti olmadığını daha iyi idrak ettim. Doğru, ekmek bile 2 lira çünkü…

Cebini dolduranlar rahat rahat yemeye devam etsinler, doların 9 lirayı gördüğü şu günlerde canım ülkemin kanalları ‘ne kadar büyüyen bir ülke’ olduğumuzu göstermekte.
Fakirleştik, her birimiz. Bunu kabul etmedikçe daha da fakirleşiyoruz, fakirleştiriliyoruz.

Ama doğru ‘çok kıskanılıyoruz’…