Uzun bir aradan sonra, tekrar herkese merhaba;
Uzun bir aradan sonra, tekrar herkese merhaba;
2020 yılına başladığımız günden bu yana, gerek ülkemizde gerek dünyada birçok gelişme, felaket, sarsıcı olay meydana geliyor. Sosyal medyada ise bunun yansımalarını görebiliyoruz. Konularla ilgili herkes düşüncelerini paylaşıyor ve açık bir platformda bu konuların içeriği ile ilgili tartışmalar yaşanıyor.
Deprem, şehitler, koronavirüsü derken, dünya şu anda kör düğüm olmuş durumda. Gün geçmiyor ki farklı bir habere uyanmayalım, bir felaket haberi daha duymayalım. Fakat bu durumda biz insanoğlu ne kadar gelişmiş olursak olalım, o ilkel duygumuzdan kurtulamıyoruz; panik.
Şu anda dünyanın birçok ülkesinde olduğu gibi, ülkemizde de koronavirüsüne karşı farklı tedbirler alınıyor. Okulların ve üniversitelerin tatil edilmesi ile başlayan bu süreç, eğlence mekanların geçici süre kapatılması ile devam etti. Bu tedbirlerin alınması, şu anda süreci gözlemleyen biri olarak bana çok başarılı geliyor. Bu noktada ise şansımız var ki; virüs bize gelene kadar diğer ülkelerin yaptığı ve yapmadığı şeyler üzerinden sonuçları görme şansımız oldu.
Fakat tedbir almak ve panik yapmak arasındaki ince çizgiyi bir türlü anlamıyor olsak gerek, ülkemizde görülen aşırı ‘panik havasından’ kaynaklı, marketler talan edilmeye başlandı, herkes kolonyanın peşine düştü, dezenfektan desen eczanelerde kalmadı.
Bunu bize yaptıran ‘tedbir’ mi yoksa ‘panik’ mi?
Bu iki kavram üzerinde durmak isterim çünkü nedense bu iki kelime birbirinden ayrı anlamlarda kullanılamıyor. İnsanlar tedbirli davranmak söz konusu olduğunda hemen paniklemeye başlıyor ve bu da istemsizce toplumu kaosa sürüklüyor.
Tedbirli olmak, aslında günlük yaşantımızda zaten uygulamamız gereken bir eylem iken, sadece bu tarz olaylarda hatırlamamız işte paniğe sebep oluyor. Koronavirüsünü bir kenara alırsak, genel olarak yaşantımıza baktığımızda, iş güvenliğine uymayan, hastalanınca doktora görünmeyen, ekonomisini iyi yönetemeyen, ‘aman boşver’ci gibi farklı farklı davranış biçimi ile karşılaşabiliriz. Ama gel gelelim, bir anda böyle uluslararası konuşulan bir konu olduğunda tedbirli davranmaya alışmamış bünyelerimiz birden ‘panik’ haline kapılıyor ve olduğundan daha abartılı davranışlar sergilemeye başlıyor.
Şimdi biraz sakin, tedbirli olmak ve panik yapmak arasındaki davranışsal farkı bir düşünelim ve sağlam kaynaklardan edindiğimiz bilgiler ışığında, bugünleri de atlatacağımız inancıyla hareket edelim.
Yoksa bizi bu hastalık değil, panik öldürecek.