İnsanın Halk Bilimsel yürümesi, bu alanda çalışanların bilgileriyle ilişkilerinde, belli bir ihtiyat taşıması ile sağlanıyor.

 
 İnsanın Halk Bilimsel yürümesi, bu alanda çalışanların bilgileriyle ilişkilerinde, belli bir ihtiyat taşıması ile sağlanıyor. Bilgileri, belgeye, belli bir dayanağa, kanıta dayandırıp, ileride edinilecek bilgilerle değişmeye açık tutma tavrı, Halk Bilimi uzmanlarının, öğrencilerinin anlam çerçevesini biçimlendiriyor. Yazık ki, Halk Bilimi kimi bilgiye takındığı tavrın zıttı olan dogmatik inançlar, batıl inançlar ortadan kaldırılabilmiş değildir. Bilgi, Halk Biliminin ekonomi ile yakın ilişkisinden dolayı, bir güç, bir ekonomik değer olarak görülüyor. Bilgi üreten güçler arasındaki yarışmadan dolayı bilgiler gizlenebiliyor.Alınıp, satılabiliyor. Bir meta durumuna gelebiliyor. Bu durum, anlam çerçevesinin katılaşmasına, bu çerçeve içinde yaşayan insanların eleştiri gücünü, özerkliğini, kendi başlarına düşünebilme başarısını zayıflatıyor. Bu da, o kültürde yaşayan insanların üzerlerine giydirilmiş elbiseler haline geliyor. Nasıl oluyor da “ihtiyatlı” inceleme, denetleme, sınama olan Halk Bilimi etkinliği, insanlar üzerinde darlaştırıp, gerginleştirici, onların özgürlüğünü, özerkliğini ortadan kaldırıcı etkiler yaratıyor? Çünkü, insan varolma olanaklarıyla beslenen, çeşitli duruşlar bütünlüğüne sahip bir varlıktır. Kimi duruş biçimlerinin, anlam çerçevelerinin da yaratılması, bu çerçeveler, hakikat araştırıcılarının, eleştirel yoğunluk taşıyan, açılmaya, değişmeye, değiştirilmeye, eleştirilmeye açık çerçeveler de olsa, sorunlar yaratıyor.  Halk Bilimi duruşu, bu duruşla gelen çerçeve, topluma, buyurucu, yukarıdan bakan bir görüntüyle yansıyor. Ne denli popüler hale getirilmeye çalışılsa da, Halk Biliminin anlam çerçevesi tam anlaşılamıyor, toplumda yaşayan bireylerin çoğunun anlayabileceği bir anlam çerçevesi olamıyor. Son olarak, Eylem yoğun bir kültürde yaşadığımız bilinmektedir. Eylem, sonuç almaya yönelik, çerçeve ve duruşla bağlar kuramayan bir özellik taşımaktadır. Halk Biliminin gündemini belirleyen, bu alanda etkin olan kültürlerde bu bağı kurabilen kişiler, kurumlar olabilir. Bu bağın bir biçimde kurulabilmesi de yeterli değildir. Duruşların ve çerçevenin  insan bütünlüğünü yok saymayan özellikler taşıması gerekmektedir.  Eylem yoğun bir yaşamda, eylemleri “meşru” kılacak çerçeveler kolayca inşa edilebilir. Eylemlerimizin ardında bulunduğunu kabullendiğimiz anlam çerçevesi ile, bize “dıştan” bakabilenlerin gördükleri çerçeve farklı olabilir. Kendimizin de yeterince farkında olmadığı, salt eylemlerimize uysun diye oluşturduğumuz, eylemlerimize yapıştırdığımız çerçevelerle eylem-çerçeve bağını kurmuş olmuyoruz. Bu bağın “kendiliğindenliği”, “içtenliği” önemlidir. Burada duruşumuz, taklit edemeyeceğimiz, kendimizden saklayamayacağımız içtenlik göstergesidir.  Halk Bilimsel ihtiyat, olgulara saygı, açık seçik bir anlatım, dikkatli ölçme gibi anlam çerçevemizdeki temel ilkeler, edimlerimize çarpık biçim de yansıyor. Pragmacı, işletmeci, çıkarları kollayıcı eylemler bürüyor Halk Bilimini. Halk Bilimi, soyutlayarak, evrensel bir dille, evrensel yasaları arayan bir çerçevede geliştiğinden, çerçeve yukarıda anlatıldığı şekilde zenginleştirmeler içine girmedikçe, ötekine saygıya dayanan bir yaşama zemin oluşturamıyor. Halk Biliminin böyle bir görevi yok denilebilinir. Oysa yaşam içinde, farklı inançlarda, farklı geçmişlere, yaşam biçimlerine sahip insanların bir arada yaşayabilmeleri önemlidir. Öteki yoğun, birlikte yaşama sorununa çözümler nasıl bir duruş ve anlam çerçevesine sahip Halk Biliminden gelebilir? Eylemi yoğun bir yaşamda uygulama belki yeterince anlaşılmıyor.  Uygulama, hele, olumsuz biçimleriyle, “boş vermişlik”, “tembellik”, “sorumsuzluk”, “pısırıklık”, “korkaklık” olarak anlaşıldığında, iyiden iyiye gözden düşüyor. Oysa eylemle biten, eylemle son bulan duruşlar için de eylemin bazı biçimlerinden öğreneceklerimiz vardır. Örneğin “ o oluş “ yapımı, belli bir duruş ve anlam çerçevesinden kaynaklanır. Karşısında olduğumuz, doğrusu, karşı karşıya bulunduğumuz gerçekliğe “uygun”, onunla titreşim sağlayacak bir duruşla durarak, “onun o oluşunun” ortaya çıkmasına olanak sağlayacak bir hal içinde olabilmektir yerine getirme. Yapma duruşu, her duruş gibi belli anlaşılmalarla gerçekleşir. Belki, uygulama bir duruştan farklı olarak daha yoğun yaşanır. Yapma duruşuna hayır  diyebiliriz.  Halk Bilimi, İnsan varlığını  çekip çevirecek, etkileyecek, denetleyecek, kısaca ona müdahale edecek bir duruşa sahiptir. Halk Bilimi duruşu ile insanı anlamak olanaklı mıdır? Örneğin elinizdeki kaleme, kaleme uygun bir hal ile yaklaşabildiğinizde, kalem, kendini size açabilir mi? Elbette mistik çağrışımları olan, ama öteki insanla birlikte yaşama, birlikte varolma sorunu için ipuçları taşıyabilecek hal duruşu ve bu duruşun dayandığı çerçeveyle gerçekleştirilecek faaliyetler, Halk Bilimi yoğunluklu bir yaşamın dar ufuklarını açabilecek bir olanak olarak görünüyor. Sanatçıların, kimi düşünürlerin  dikkatini çekmekte olan  yaşam bağı, yirmi birinci yüzyılın insanı için önemli bir öneri gibi görünüyor. Bu önerinin Batılı insana sunulan, Doğu Bilgeliği, Yoga, çeşitli “meditasyon” teknikleriyle hiç ilgisi yoktur. Çevre sorunlarının çözümü için ileri sürülen yine Doğu kökenli mistik “kurtuluş” reçeteleri de farklı bir yaşam bağı, olanak, duruş, anlam çerçevesi, eylem (uygulama) bağı olarak durmaktadır.  Sonuç olarak; Çağımızdaki görünüşüyle Halk Biliminin kavramsal yapısı, yaşam bağı modeliyle, Halk Biliminin sorunlarını, çağdaş yaşam içindeki yerini  irdelemede ve çözümlemelerde yardımcı olacaktır.