Saha ekiplerinin ve afet bölgesinde yaşayanların en zor anları şimdi başlıyor.

Saha ekiplerinin ve afet bölgesinde yaşayanların en zor anları şimdi başlıyor.

Allah'tan umut kesilmez. Bundan sonrada mucize haberler alacağımıza kalben inanıyorum. Ancak geride kalan yıkıntılar içinde belki aylar sürecek hummalı bir çalışma devam edecek.

Sayısı binlerle ifade edilen göçüklerden neler çıkacak ve nasıl çıkacak düşünmesi bile hepimizin yüreğini  akıyor.

Gerek Erzincan gerekse Yalova depremlerinin etkisi zihnimiz yok olmuş durumda. O günlerin izlerini silinmeye, sanki o günler o hiç yaşanmamış gibi davranmaya çalışıldığı için bu günleri en acı haliyle yaşadığımız ortada.

Yine aynısı mı yapacağız? En kısa zamanda yaşanan bu felaketi zihinlerden silip atmaya mı çalışacağız?

Yapısal ve yasal tedbirler ve yapılacaklar adına elbet uzmanlar çıkıp bir şeyler anlatacaklardır.

Ancak hepimiz çok iyi biliyoruz ki tedbirin en önemlisi eğitim. İşte bu noktada, bu eğitimin sadece sözelde ve somut verilmemesi için belki de dünyanın en geniş kapsamlı Deprem Müzesi hayata geçirmemiz iyi olmaz mı?

Yani okullarda tatbikat zili çalınca sıranın altına gülüşerek giren çocuklara deprem eğitimi verildiğini düşünüyoruz.

Oysa nasıl ki; Japonya'da Nagazaki ve Hiroşima örneği varsa ve o bölgeyi çocuklar ders alsınlar ve geleceklerini buna göre dizayn etsinler diye gezdiriliyorsa ya da nasıl ki bizim Çanakkale'miz varsa savaş alanlarında insanlar gezdiriliyor ve o günlerden bir çok dersler çıkarılıyorsa, bundan sonrası için böyle bir müze ile depremden gerçekten dersler çıkarılması,  unutulmasına asla izin verilmeden geleceğimizi dizayn edecek gençlere bu müzede eğitimler verilmesi büyük katkılar sunmaz mı?

Geride kalan göçüklerden çıkarılacak betonlar, molozlar, demir parçaları, araç yığınları, ikonik denebilecek ev eşyaları... Bunların sergilenmesi yanında bu müze depreme karşı bir eğitim merkezi haline getirilebilir.

Örneğin deprem anında ortaya çıkan gerçek seslerin daha müzeye girildiği an da dinletilmesi, sonra o anları yaşatan bir deprem simülatörün üzerinde durulması ve digital sahneler marifetiyle depremin olduğu bir alandaymışçasına bir veya iki dakika bile olsa o ortamın ziyaretçilere yaşatılması, zihinlerde kalıcı olması adına zil sesi ile sıraların altına girilmesinden çok daha etkili olmaz mı?

Ve pek tabi bu sahneler sonunda müze görevlilerinin daha o duygular taze iken deprem nedir, ondan nasıl korunuruz, neler yapmalıyız ? Bunların ziyaretçilere aktarılması en etkin eğitim yolu sayılmaz mı?
 
Ayrıca hepimizi derinden etkilediğini düşündüğüm 80 yaşındaki Rizeli teyzenin iki büklüm haliyle afet zedelere sırtında yardım çuvalı taşıması,  Afet bölgesine gönderilmek üzere köylerdeki kadınların ekmek pişirmeleri, saha ekiplerinin gayretleri, Ukrayna gibi savaş halinde ve içler acısı bir durumda olan ülkenin bölgeye arama kurtarma ekibini göndermesi ya da dışardan bakınca bir savaşın eşiğinde gibi görülmemize rağmen komşu Yunanistan'ın yardıma koşması... Ve pek tabi sanat ve spor dünyasındaki isimlerin ortaya koyduğu mücadeleleri...
 
Tüm bunların fotoğrafları, videoları milli ve insani olarak geleceğimize yön verecek en güzel mesajlar sayılmaz mı?
İşte bunlar haberlerin arşivlerinde, gazete köşelerinde veya insanın ömründe sadece bir kez izleyebileceği belgesellerde kalacak şeyler olmamalı.

Hatta daha da ileriye gidilip mimarlık ve mühendislik mezunlarının diplomaları almadan önce,  müteahhitlik belgesi alacakların,  inşaat sektöründe çalışacak kalfa ve ustalık belgesi alacakların bu müzeyi gezip görme şartı konulması bu işlerin başında olacak insanlara ayrı bir sorumluluk duygusu yüklemez mi?

Böylesi bir müze olur mu ? Olursa nerede olur, hangi kentte olur, ne kadar büyüklükte olur, mimarisi nasıl olur, hangi kurum veya kurumlar yapar bilemiyorum ama olursa bir önerim de şu, bu müze elbette ücretsiz olmalı ancak bağışla çalışmalı, yapılan tüm bağışlar ise Kahramanmaraş depreminden mağdur olan çocuklarımızın ta ki üniversiteleri bitene değin onlar için kullanılacak bir fona aktarılmalı diye bir hayal daha kurmuş olayım.
 
Artık yaraları sarmaya çalışmak ile acıları unutturmak arasındaki ince farkı görelim.

Yaralarımız tez zamanda sarılsın ama yaşanan acılar unutulmasın,  unutturulmasın... Bir Deprem Müzesi yapalım. Lütfen.

Nezaketle Kalın.