Halk Bilimi ve teknoloji ilişkisinin, çağımız yaşamına etkilerinin irdelenmesinde yaşam bağının, üçlü kavram bütünlüğü ortaya çıkmaktadır.

Halk Bilimi ve teknoloji ilişkisinin, çağımız yaşamına etkilerinin irdelenmesinde yaşam bağının, üçlü kavram bütünlüğü ortaya çıkmaktadır. Yaşam bağı, varlığın insana sunduğu olanaklardan besleniyor. Böyle bakınca üçlü bağ, dördüncü bir öğeyle, olanakla birleşiyor. 0 zaman, Halk Bilimi ve teknoloji, bize ne gibi olanaklar sunuyor, ne gibi olanakları kapatıyor? Dünyada varlığımızı sürdürmemizi sağlıyor. Onun yardımıyla besleniyoruz, ulaşıyoruz, korunuyoruz, hastalıklarımıza çare arıyoruz, haberleşiyoruz, öğreniyoruz, okuyoruz, anlıyoruz, kavrıyoruz, düşünüyoruz...
İnsanız dediğimizde, yaşamı döndüren çarka güç veriyor. Onun sağladığı olanakla, olanaklarımızı tanıyoruz.Gündemi belirleyemeyen, sunduğu bilgileri sonradan öğrenen, bizim gibi ülkelerde, Halk Bilimsel çalışmaları için uygun duruşla, olanaklardan yararlanma pek gerçekleşmiyor. Halk Bilimi kurumlarında çalışan, işi Halk Bilimsel alanda üretim yapmak olan insanlarda bile, bu üretimi yaratıcı biçimde gerçekleştirecek yapım, düşünüm duruşu yeterince oluşmuyor. Halk Bilimsel olanakları keşfedip, bunları etkinlik alanına geçirebilecek “Halk Bilimsel duruş”, bu duruşun içerdiği tavır, tutum, zihniyet gelişmiyor. Toplumda böyle bir zihniyet olmayınca, salt pragmacı, çıkarcı bileşenleri çok fazla gelişmiş, yapım duruşuyla, etkinim duruşuyla karşılanıyor. Halk Bilimsellikle olan ilgi bir çıkar ilişkisine, “dünyadan geri kalmayalım” kaygısına dönüşüyor. Oysa, uygun duruş gerçekleştiremezsek, Halk Bilimi ve teknolojinin ruhunu kavrayamayız. Bu duruş ise Halk Bilimi eğitimine verilecek öneme bağlıdır.
Halk Bilimine baktığımız anlam çerçevemiz, onun sunduğu olanakları kavrayacak düzeyde değildir. Aktarılan, arkasında duruş desteği olmayan anlam çerçeveleri, Halk  Bilimsel üretime ve etkinliğe katkımızı zayıflatıyor. Anlam çerçevesinden çok, eyleme, sonuca odaklandığımız için kuram, gereksiz, işe yaramaz bir öğe olarak görülüyor. Oysa, eylemin, pratiğin ardında bulunan çerçeve, kuramlar, ilkeler, yasalar, metafizik kaygılar, eylemin geliştirilmesi, kendi sorunlarımız doğrultusunda dönüşümler yapabilmemiz açısından önemlidir. Duruş geliştirmemiş, anlam çerçevesi çarpık, sığ bir Halk Kültürü, Halk Biliminin olanaklarını, kendi gereksinimlerine uygun olarak yeterince kullanması zorlaştırmaktadır.
Halk Bilimi, insanın yaşadığı evreni, anlayıp kavrayarak, beklentilerini, umutları doğrultusunda, toplumsal ilişkileriyle, bir çevrede yaşaması için olanaklar sunuyor. Bu olanakların okunması, gerçekleştirilmesi, insan yaşamının olumsuz yanlarını ortadan kaldırmaya yönelik biçimde geliştirilmesi, olanaklardan beslenen yaşam bağı ahlakının temel ilkelerini oluşturuyor. Eylemi yoğun olan bir yaşamın içinde, insanların duruş ve anlam çerçevelerini oluşturmalarında, duruş ve anlam çerçeveleriyle ilgili farkındalıklarında büyük sorunları var. “Sonuca ulaş da nasıl ulaşırsan ulaş” anlayışı, sonucun gerektirdiği duruşu yok saymamıza yol açıyor. Bu çıkarcı duruş, varılan sonucun insan yaşamına etkisinde büyük sorunlar yaratıyor.
Salt eylemlere yönelik bakış, Halk Bilimi ve teknolojinin gözlemler, deneyler, tasarımlar sonucu ortaya çıktığını öne süren görüş, insanların birbirine karşı duruşlarında çarpıklıklar yaratıyor. Halk Kültürü alanında birbirlerini sürekli denetleyen, gözetleyen, izleyen, kuşkucu, gergin, bıkkın, yılgın, korkak, tedirgin insanların yaşadığı bir dünya oluşuyor. Halk Bilimsel duruşu, yapım ve düşünüm duruşlarından önemli ölçüde etkilenen duruş olmasına karşın, diğer temel duruşlardan yeterince beslenemediği, bir etik, bir anlatım, bir iman, bir eylem duruşlarının bileşenlerine yeterli ölçüde sahip olamadığı için, insan bütünlüğünü zedeleyici, insanın yaşam ufkunu daraltıcı bir yaşama yönlendiriyor. Bu duruşa sahip Halk Bilimi insanları ve teknoloji uzmanları, oluşturdukları ürünlerin (bilimsel modeller, kuramlar, teknolojik aygıtlar...) giriştikleri etkinliklerin sonucunda, olanaklarının bir bölümünü keşfedip gerçekleştirirken, bir bölümünü de sınırlandırıp, yitirebiliyor. Halk Bilimi, yalnızca “kazandırmıyor”, eski yaşamlarda sürekli dönüşümlerle yitiyor. Halk Bilimi insanının çağımızdaki duruşu, yalnızca teknolojiden  kaynaklanmıyor. Halk Bilimi, yoğun biçimde ekonomik olaylarla, sosyal yapıyla, ahlak yaşamıyla bağlantılıdır. Halk Bilimi çekirdeğinden çıkan ve kültürel malzemelerle beslenen Anadolu yaşamı, kültür malzemeler haricinde diğer etkenlerden de etkileniyor. Etki, hem Halk Bilimi insanını, hem de sıradan insan üzerinde etkisini sürdürüyor.
Özellikle sıradan insanın duruşu, kendisine eğitimle, medyayla, toplumsal ve ekonomik yaşamla verilen, dayatılan anlam çerçevesinden dolayı, farkında olmanın  sınırının dışında kalıyor. Sıradan insan çoğunlukla gerçeklik karşısında nasıl durduğunun farkında değildir. Duruş zafiyeti geçirmektedir. Duruş zafiyeti anlam yoksunluğuna yol açıyor: Anadolu insanı nasıl bir dünyada neden yaşadığı konusunda bunalım yaşıyor; bu bunalımdan çıkmak için dogmatik kaçışlar arıyor, iman duruşuna sığınmak istiyor, ama duruş zafiyeti onun iman da çıkarcı bir gözle yaşamaya götürüyor. Dinini bu dünya ve öbür dünya için bir “sigorta şirketi” gibi görüyor. Dolayısıyla, insanın duruşu, olanaklarının açılmasını, keşfedilmesini sağlamıyor. Anlam çerçevesinden ve eylemden kopuk yaşanıyor. Anlam çerçevesi ile ilişkisine baktığımızda, çağımız insanı, çerçevesinin ayırımda değil. Elbette, bir çağın egemen anlam çerçevesi içinde yaşayanlar, bir açıdan o çerçevenin dışına çıkamadıkları için, kendi çerçevelerinin ayırımına varamıyor. Çağımızdaki farkında olmanın  eksikliği, salt sonuca, salt eyleme yönelmiş, eylemi yoğun yaşamdan kaynaklanıyor.