1842 doğumlu Osman Hamdi Bey, arkeolog, müzeci, ressam ve Kadıköy’ün ilk belediye başkanıdır.

1842 doğumlu Osman Hamdi Bey, arkeolog, müzeci, ressam ve Kadıköy’ün ilk belediye başkanıdır. Sakız Adası’ndan evlatlık gelen Rum asıllı Sadrazam İbrahim Ethem Paşa’nın oğludur. İlk Türk arkeoloğu olduğunu kabul eden kesimler vardır ve ilk arkeolojik çalışmalarını Bağdat’ta yaptıktan sonra, gerekli yasaların çıkmasını sağlamıştır. En önemli kazısı Sayda Kral Mezarlığı (Lübnan) olup, dünyaca ünlü İskender Lahdini bulmuştur ve günümüzde İstanbul Arkeoloji Müzesi’nde sergilenmektedir.

İstanbul Arkeoloji Müzesi’nin inşasında büyük rolü olduğu gibi, 29 yıl da müdürlüğünü yapmıştır ve dünyanın sayılı müzeleri konumuna getirmiştir. Günümüzde Mimar Sinan Güzel Sanatlar Fakültesi olan Sanayi-i Nefise Mekteb-i Alisi’nin de kurucusudur. İlk Türk ressamlardan birisidir ve Türk resminde oryantalizmi (figürlü kompozisyon) kullanan ilk Türk ressam olarak tarihe geçmiştir. Babası ile gittiği Viyana’da müze ve sergilerle ilgilenen Osman Hamdi Bey, birkaç yıl sonra hukuk eğitimi almak üzere babası tarafından Paris’e gönderilir ve 12 yıl kaldığı Paris’te dönemin, J.H.Gerome-Boulanger gibi ünlü ressamların yanında çıraklık yapıp resim eğitimi alır.

1881 yılında Müzeyi Hümayun (İmparatorluk Müzesi) müdürü Anton Dethier’in ölümü üzerine padişahın emriyle, müze müdürlüğüne atanmıştır. 1874-1883 yılları arasında yapılan kanunlarla, eserlerin kaçırılmasına engel olmaya çalışmıştır. Nemrut Dağı, Lagina (Muğla/Yatağan) ve Sayda (Lübnan) kazılarını gerçekleştirmiştir. Sayda kazılarındda İskender lahdini bulunca, dünyaca ün yapmış ve arkeolog Salamon Reinach ile birlikte “Sayda Kral Mezarlığı” adlı kitabı yazarak, 1892’de Paris’te yayınlatmıştır.

Yakın çevresini de kazılarda görevlendirmiştir. Oğlu mimar Ethem Bey Tralles antik kenti (Aydın) kazılarında, Artemis’e atfolmuş tapınağın buluntularını ve çok sayıda eseri çıkararak İstanbul’a getirmiştir. Kardeşi Halil Ethem Beyi Alabanda ve Sidamora (Aydın) antik kentlerinin kazılarında görevlendirmiştir. Müze memuru Makridi Beyi, Rakka, Boğazköy, Alacahöyük, Rodos, Taşöz ve Nation kazılarında görevlendirmiştir. Çıkan eserlerle müze binası yetersiz kalınca, İstanbul Arkeoloji Müzesi’ni parça parça olarak 1891, 1903 ve 1907 yıllarında inşa ettirmiştir ve tüm çabaları onu çağdaş Türk müzeciliğinin kurucusu yapmıştır.

Yalnızca Osmanlı dönemi için değil, günümüze kadar gelen Türk arkeoloji geleneğinin oluşması bağlamında da önemli birisidir. Çağın ötesinde bir bakış açısı vardır ve müzeleri tarihi eser deposu değil, yayınları da olan bir araştırma kurumu yapmaya çalışmıştır. Alan çalışmalarının Batılıların tekelinde olduğu bir dönemde, bireysel çabaları ve kısıtlı imkanlarıyla çeşitli kazılar yapmıştır. Söylentileri dinleyerek ve Batılılardan önce davranarak, Nemrut Dağı’ndaki büyük heykelleri ve görkemli tümülüsü bulmuştur. Bilim insanı kimliğiyle, arkeolojik alanların korunması, doğru olarak değerlendirilmesi ve bunların ülkede kalması konusunda tavizsiz bir tutum sergilemiştir.

Osmanlıda bilimin olmadığı ve eski eserlere değer verilmediğini düşünen Batılılar ile Osman Hamdi Bey arasında ciddi bir karşıtlık olmuştur. Çoğu kez Osmanlı yönetimi, Osman Hamdi Bey’in arkasında durmayarak, Batılılara taviz vermiştir. Başarılı olmasını, kararlılığı kadar, bilimsel kimliğini kanıtlayan saygınlığı, eserlerin İstanbul’da kalması uğraşının yanı sıra Batılılarla bilimsel dayanışmada olduğunu da müzede bastırmış olduğu ve çoğu yabancı araştırmacıların kitaplarından anlıyoruz. Bilimsel amaçla gelen araştırmacıları destekleyip, bilim düzeyinde rekabet etmesi ise Türk arkeolojisine duyulan saygınlığı getirmiş ve yakın zamana kadar gelen Türk arkeoloji geleneğinin temellerini de atmıştır. Göz ardı edilen önemli bir başarısı da, müze ve arkeoloji çalışmalarını sürdürecek yeni bir kuşak yetiştirme çabası olan Osman Hamdi Bey, 1910 yılında vefat etmiştir.
Devrim Demir
21.04.2021