Metropolis antik kenti, İzmir ilinin Torbalı ilçesi içerisinde, Yeniköy ve Özbey köyleri arasındaki bir yükseltinin üzerinde bulunmaktadır.

Metropolis antik kenti, İzmir ilinin Torbalı ilçesi içerisinde, Yeniköy ve Özbey köyleri arasındaki bir yükseltinin üzerinde bulunmaktadır. Sırtını kutsal Gallesion Dağı’na dayamış olan bu tepe ve kent, Ephesos’a 30, İzmir’e ise 40 kilometre uzaklıkta Kaystros (Küçük Menderes) ovasına hâkim konumdadır.

Metropolis Antik Kenti'nde ilk araştırmalar 1970’li yıllarda Prof. Dr. Recep Meriç tarafından başlatılmıştır. İlk çalışmaların ardından 1989 yılında başlayan arkeolojik kazı çalışmaları 2007 yılından bu yana Celal Bayar Üniversitesi Arkeoloji Bölüm Başkanı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Serdar Aybek tarafından yapılmaktadır. Metropolis Antik Kenti'nde gerçekleştirilen kazı ve araştırma çalışmaları Kültür ve Turizm Bakanlığı, Manisa Celal Bayar Üniversitesi, Torbalı Belediyesi, Sabancı Vakfı ve MESEDER (Metropolis Sevenler Derneği) tarafından desteklenmektedir.

Metropolis antik kentinde, Akropolis, Tiyatro, Peristilli Ev, Bouleuterion, Devlet Agorası, Stoa, Hamam-Gymnasion, Latrina, Aşağı Hamam ve Bizans Kalesi yerleşimleri bulunmaktadır. Metropolis, “Ana Tanrıça Kenti” anlamındadır. Metropolis adı Ana Tanrıça’nın şehri anlamına gelen “Meter Polis” teriminden gelmektedir. Meter Gallesia adındaki Ana Tanrıça’ya ait bir kült yeri işlevi gören kutsal mağara, kentin 5 kilometre kadar kuzeyindeki Uyuzdere Mevkii’nde yer almaktadır. Mağarada gerçekleştirilen kazı çalışmalarında birçok terracota (pişmiş toprak) Ana Tanrıça heykelciği ele geçirilmiştir. Ayrıca kent sikkelerinde de Ana Tanrıça betimlemeleri bulunmaktadır.

Metropolis’in bulunduğu tepenin doğu tarafındaki alanda, yüzeyde gözlenen duvarın sebebi ve mimari unsuruna açıklık getirmek nedeniyle, 2003 yılında başlayan kazılar neticesinde kentin “Büyük Hamam” yapısı bulunmuştur. 2013 kazı sezonunda Aşağı Roma Hamamı-Palaestra kazıları ağırlıklı olarak Roma Hamamı servis koridorlarında yoğunlaştırılmıştır. Hamam yapısının kuzey, güney ve batı dış duvarlarına paralel olarak yapılan 40 metre uzunluğunda tuğla tonozlu koridorlar korunmuş halde bulunmuştur. Servis koridoru içinde hamamın kuzey havuzunun ateşlik kısmı olan, tuğladan örülmüş ocak yapısı bulunmuştur. Roma İmparatorluğunda hamam yapılarında karşılaşılan ve servis koridoru olarak hizmet etmesi için hamamın dış duvarına paralel olarak yapılan bu kısımların, hamam çalışanları ve hizmetlileri tarafından kullanıldığı bilinmektedir.

Hamamın ana mekanlarını çevreleyen servis koridoruna ait olduğu düşünülen alanlarda yapılan çalışmalarda, 267 adet Geç Helenistik, 901 adet Roma Dönemi’ne ait seramik parçası bulunmuştur. Ayrıca cam bardak ve tabak parçaları da ortaya çıkmıştır.

Roma Hamamı ve Palaestra olarak tanımlanan büyük yapı kompleksinde hamam yapısının iki salonu ortaya çıkarılmıştır. İlk salon, frigidarium’dur. Soğukluk da denilen frigidarium, ince ayrıntılarla bezenmiş tasarımı ve mimari açıdan kaliteli işçiliğiyle göze çarpmaktadır. Frigidarium bölümünün yanında diğer salon yer almaktadır. Yan yana dizilmiş beş odası ve mozaikli zemini ile hamam yapısının ana bölümlerinden birisidir. Kazıcıları, mozaikli odalardan birinde bulunan çok sayıda pişmiş toprak ve cam günlük kullanım eşyasına dayanarak, buranın davet ve yemek ziyafetleri için kullanılmış bir mekân olabileceğini düşünmektedir.
2015 yılında yapılan kazı sezonu sırasında Metropolis Antik Kenti’nde ilk defa Yunan mitolojisinin baş tanrısı Zeus için yapılmış bir kült alanı bulunmuştur. Kent merkezinde bulunan ilk ve tek tapım alanı, Ana Tanrıça Kenti olarak bilinen şehirde başka inanışların bulunduğu izlenimini vermiştir. Yapılan çalışmalarda alanın bir tapınma merkezi olduğunu gösteren yazıtlı sütun parçaları, bir sunak parçası ve heykel kaidesi bulunmuştur. Kazıcılarının gerçekleştirdiği detaylı çalışmalar sonucunda ise bu bölgenin Zeus Krezimos’a (Zeus’a tapınılan kentlerde kendisine yerel sıfatlar verildiği bilinmektedir) adanmış bir kült alanı olduğu ortaya çıkarılmıştır.

2017 çalışmalarında, tek kişilik mezarların bulunduğu Metropolis’te ilk kez M.S. 1. yüzyıla tarihlendirilen tonozlu oda mezarlar tespit edilmiştir. Mezar odalarında kandil, bronz ayna ve kaşık ile cam ve seramik gözyaşı şişesi gibi mezar hediyeleri bulunmuştur. Oda mezarlarda yoğun olarak karanlıkta ölünün yolunu aydınlatması maksadıyla konulan kandiller yer almaktadır.

2014 yılı kazı çalışmalarında Aşağı Roma Hamamı-Palaestra kazı alanından 41 adet, kazı dışı olarak da 22 adet sikke ele geçirilmiştir. 2015 yılı çalışmalarında aşağı hamam-palaestra kompleksinde bulunan 13 adet bronz sikkenin en erken tarihi olanı M.Ö.2.yüzyıla, en geç olanı ise M.S.4.yüzyıla tarihlenmektedir.
Metropolis yakınındaki ilk yerleşim izleri Neolitik Çağ’a kadar dayanmaktadır. Kent içindeki en erken izler ise akropoliste bulunmuş az sayıda Geç Tunç malzeme ile sınırlıdır. Augustus ile başlayan Roma Barışı, kentte yeniden bir canlanmaya yol açmıştır. Tiyatro ve bouleuterion (meclis binası) tadilat geçirmiş, yeni sunaklar dikilmiş, her iki kamu yapısının tabanı kaliteli mermer plakalarla kaplanmıştır. Metropolis çevresi, konumu, buluntuları ve yapıları ile İonia bölgesinde özel bir yere sahiptir. Kent, bu bölgede her zaman önemli olan ve canlı kalan Smyrna-Ephesos arasındaki ticaret yolu üzerinde kurulmuştur.

Devrim Demir
14.04.2021