Üniversite’de sinema lisansında eğitim gördüm ben.
Üniversite’de sinema lisansında eğitim gördüm ben.
Yine lisans günlerimden birinde, en bilindik sinema festivallerinden birinde çalışmak için iş başvurunda bulundum.
Daha önce çalışan arkadaşlarım olmuştu pek ala.
Birkaç gün geçti geçmedi, yüz yüze görüşmek için mail gönderdiler.
Belirtilen gün, belirtilen saatte oradaydım.
Bir saat kadar kapıları açmalarını bekledik, ben ve yaklaşık 55 kişi…
Tabii korona filan yok o zamanlar, hepimiz U şeklindeki bir masaya dizildik, azımsanamayacak kadar da ayakta duran oldu.
Sağ olsunlar, sularımız eksik olmadı.
Neyse…
Herkes kendini tanıtıyor.
Ya arkadaşım belki sosyal anksiyetesi olanımız var, neden topluluk içinde kendini anlattırma eziyeti çektiriyorsunuz ki?
Geçtik,
Aman Allahım, neler neler… İşe başvuranları bir dinliyorum; yurt dışında eğitim görenler, çok ünlü uluslararası festivallerde çalışanlar, freelance çalışan uçak mühendisi bile vardı…
Yok diyorum, ben geçimini böyle işlerle sağlayan, sinemayı da seven dümdüz bir öğrenciyim işte… Neden beni alsınlar?
Düştü mü özgüven, düştü…
İşe alacak olanlar anlatıyor durumu:
Size sadece yemek ve yol verebiliriz, durumumuz bu kadar…
Bakın, taksimin ortasında lüks bir binadayız ve hepsi aynı şirkete ait…
Durmadan diyor ki,
Fransızca bilen birini arıyoruz.
Arkadaşım, şaka mı yapıyorsun sen ya?
Işıkları açıp kapayan ayakçı almıyor musun sen? Para vermeyeceksin, o çocukların ünlü birilerini yakalayıp iki dakikada projelerini anlatma hayali üzerinden bedava işçi çalıştıran haysiyetsiz değil misin sen şimdi?
Ya, sinema öğrencilerini öyle ya da böyle kullanıyorlar, gördüm bir miktar.
Hayalin peşinde koşuyorduk işte…
Kimse iş vermiyor, sınıfın yüz kişilik, henüz okuldaki kameraya dokunma sıran gelmemiş, derste gördüğün konu 4 senedir değişmemiş.
Bir de kalkmışsın, Anadolu’nun göbeğinden bir hayale tutunarak İstanbul’a gelmişsin.
Hayatında İngilizce bile görmemişsin,
Hatta çocukken akşam eve gelince karnın doyduğunda mutlu oluyormuşsun,
Ailen de bu kadar görmüş işte,
Ne kattıysan, kendine kadar, elinden geldiğince,
Ona da üniversitede fırsat bulabilmişsin ancak,
Ev kiranı ödeyebilmek için baristalık yapıyorsun,
Milyonluk şirketin teki,
Fransızca bilen, para istemeyecek, entelektüel sinefil olan bir KOMİ arıyor.
Oldu…
Tabii beni işe almadılar.
Üzüldüm tabii,
Fransa’dan festivalin özel konuğu olarak gelen ünlü yönetmene hizmet etmek gibi bir hayalim vardı zaten.
Ya da film başlamadan önce ışıkları kapatmak.
Bunun için okuduk ya, dört sene…