Çanakkale’nin tarihi derinliklerinde yer alan Troya, yalnızca Homeros’un dizelerinde değil, Hititlerin arşivlerinde de karşımıza çıkıyor. MÖ 1280’lerde Hitit Kralı II. Muwattali ile Troya Kralı Alaksandu arasında imzalanan antlaşma, Troya’nın (Wilusa) siyasi konumuna ve dönemin çalkantılı dünyasına ışık tutuyor. Hitit başkentinde bulunan arşiv metinleri, MÖ 1400’lerden itibaren Anadolu, Ege ve Mısır çevresinde yaşanan siyasi krizleri ve güç mücadelelerini gözler önüne seriyor. Küçük çatışmalarla başlayan bu hareketlilik, giderek tüm Akdeniz’i kapsayan büyük bir kriz atmosferine dönüşüyor. Bu süreçte Troya’nın da içinde bulunduğu topraklar, kritik bir müttefiklik denkleminin parçası haline geliyor.
Troya ve Hititler arasındaki dostluk
Antlaşmada, Wilusa Kralı Alaksandu’nun 23 kez adı geçiyor ve onun, kendisinden önceki kral Kukkuni’nin ardılı olduğu belirtiliyor. Kukkuni’nin, Hitit Kralı I. Suppululiuma ile dostluk kurduğu, karşılıklı elçiler gönderildiği ve Troya’nın Hititlerle yakın ilişkiler geliştirdiği arşiv metinlerinde kayıtlı. Bu durum, Troya’nın Hititlerin siyasal sahnesinde özel bir yere sahip olduğunu ortaya koyuyor.
Antlaşmanın dikkat çekici maddeleri
21 paragraftan oluşan antlaşmanın en çarpıcı bölümlerinden biri 19. paragraf. Bu maddede, antlaşma metninin her yıl üç kez Wilusa Kralı Alaksandu’nun huzurunda okunması gerektiği belirtiliyor. Bu ifade, antlaşmanın güncelliğini koruması amacıyla konmuş bir şart olarak değerlendiriliyor. Ayrıca, Troya’da belgelerin saklandığı bir arşivin bulunduğuna da işaret ediyor.
Arşivlerdeki metinler, dönemin siyasi gelişmeleri sıralandığında Troya Savaşı’nın aslında bütün bu krizlerin doruk noktası gibi görüldüğünü düşündürüyor. Böylece, Hitit arşivlerinde geçen bu antlaşma yalnızca bir diplomatik belge değil, aynı zamanda Troya’nın uluslararası sahnedeki rolünü anlatan güçlü bir tarihi tanıklık olarak önem taşıyor.