? İlk kez antik yazar Strabon’un bahsettiği Parion’u daha sonraları Heredotos yazmış ve Ksenophon “Anabasis” eserinde dile getirmiştir
İlk kez antik yazar Strabon’un bahsettiği Parion’u daha sonraları Heredotos yazmış ve Ksenophon “Anabasis” eserinde dile getirmiştir. Strabon Geographika eserinde (XIII-14): “Parion kenti deniz kıyısındadır ve Priapos’unkinden (*Karabiga) daha geniş bir limanı vardır ve kentin toprakları Priapos’un zararına olarak artmaktadır.” diye yazmaktadır.
Troas Bölgesi’nin içinde olup olmadığı hakkında antik yazarlar görüş ayrılığına düşselerde, Nekropol (mezarlık) buluntuları ve özellikle ölü gömme gelenekleri açısından, Troas’a uygun olduğunu göstermiştir. Parion antik kenti, Troas’ın kuzeyinde olup, Biga-Lapseki yolunun 15.km’sinden kuzeye yani Marmara Denizi’ne doğu 14 km. gidildiğinde yer alır ve Çanakkale Biga’nın Kemer Köyü’ndedir. Nekropolünde ve çeşitli alanlarında bulunan lahitlerle sık sık gündeme gelen bir yerdir ve görülmeye değecek niteliktedir. Biga’da görev yaptığım dönemde, 2005 yılında ilk kez ziyaret etmiştim.
Prehistorik (tarih öncesi) dönem buluntuları, Tunç Çağı verileri bulunmamaktadır ve Strabon’un aktardığına göre kentin kurulduğunun düşünüldüğü M.Ö.709 yılında, Milet’in kolonizasyonu olduğu yazmaktadır. İlk kez tarihi bir olay içinde, özellikli siyasi olarak bahseden “Tarih” isimli kitabında antik yazar Heredotos’tur (IV.Kitap-138 ve V.kitap-117). Kentin ismi olan “Parion”un, Troia kralı Priamos’un küçük oğlu olan Paris’in burada eğitilmesinden dolayı, Paris’in şehri anlamında kullanıldığı yönünde bilgiler bulunmaktadır.
Kentte M.Ö.7 ve 6. yüzyıllarda Lidya Krallığı ile ilişkiler bulunurken, Perslerin Lidya Krallığı’na son vermesiyle, M.Ö.546’da diğer Grek kentleri gibi Pers hakimiyetine girmiştir ve Pers hakimiyetinden kurtulmak için kurulan “Attika-Delos Deniz Birliği”ne dahil olmuştur. M.Ö.334’te Büyük İskender’in Persleri mağlup etmesiyle bir süre bağımsızlığına kavuşmuştur. İskender’in ölümüyle halefleri, toprakları bölüşmüş ve Antigonos’un hakimiyesi girmiştir ve sonrasında birkaç sefer el değiştirse de, akabinde M.Ö.188’de Pergamon (Bergama) Krallığı hakimiyetine girmiş ve daha sonraları M.Ö.133’te ise Roma’nın idaresine dahil olmuştur. Bizans döneminde büyük bir kiliseye sahip olan Parion, ünlü rahiplere ev sahipliği yapan piskoposluk merkezi olmuştur.
İlk kez 1801 yılında Ph.Hunt tarafından lokalize edilirken, 1891’de W.Leaf lokalizasyonu kesinleştirmiştir. 1997 yılından itibaren Atatürk Üniversite tarafından yüzey araştırmaları yapılırken, 2004 yılında Kemer Köyü girişinde yapılmaya başlanan okulun temel kazılarında lahitlere ve antik mezarlara rastlanılması üzerine, Çanakkale Müzesi tarafından kurtarma kazısı yapılmış ve durumun önemliliğini fark eden Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından bütçe ayrılarak 2005 yılında Prof.Dr. Cevat Başaran başkanlığında kazılara başlanmıştır. 2015 yılından itibaren de Prof.Dr.Vedat Keleş Samsun Ondokuz Mayıs Üniversitesi adına kazı başkanı olmuştur. Günümüzde Nekropol (mezarlık), tiyatro, odeion (genelde müzik dinlenen küçük amfitiyatro), Roma hamamı, yamaç hamamı, agora (Pazar yeri ve birçok etkinliğe izin veren açıklık), dükkanlar, su kemeri, oda mezarlar ve mozaikli yapı alanlarında çalışmalara devam edilmektedir.
Nekropolünde 150’den fazla mezar bulunmuştur ve aynı dönemlerde ceset gömme (inhumasyon) ve yakarak gömme (kremasyon) gibi farklı mezar tipleri görülürken ayrıca mezar hediyeleri de bulunmuştur. 2006 yılında kazılmaya başlanan kentin tiyatrosunda, Bizans döneminde mermerlerin yakılıp kireç yapılması üzerine tahribatlar oluşmuştur. Tiyatro Anadolu’daki Side tiyatrosu dışındaki tüm tiyatrolar gibi topoğrafik özellikler kullanılarak arazinin eğimli olduğu yere inşa edilmiştir. Roma villası 2007’de kazılırken, M.S.2.yüzyıla tarihlenmiştir. Kentin surlarının büyük bir kısmı depremle yok olmuştur. Kentte yoğun olarak “Gorgon” (Medusa:Mitolojik dişi canavar) ve “boğa” figürlü sikkeler bulunmuştur.
Yukarıda bahsettiğimiz mimari unsurların yanı sıra, her antik kentte de olduğu gibi Parion’da da yazıtlar, seramikler, cam eserler, metal eserler, kemik objeler, heykelcik ve figürinler, sikkeler, takılar, değerli taşlar ve antropolojik buluntular yapılan kazı çalışmalarında gün yüzüne çıkartılmıştır.