Çok dilli, çok kültürlü, farklı yaş ve cinsiyet gruplarını gözeten, onları bir arada tutarak veya zevk ve tercihlerine göre gruplara ayırarak eğlence taleplerini Türk kültüründen yararlanılarak tasarlanan animasyonlarla profesyonelce karşılamaya yönelik alt yapı oluşturulamadı ve ölçütler getirilemedi.
Turistin aşırı merakı, talebi ve zorlamasıyla “nargile”, “deve”, “fes”, “dansöz”, “gözleme”, “ayran” ve “Türk gecesi” gibi tasarımdan ve profesyonel canlandırmadan uzak birkaç imge belki kendine bir biçimde otellerde yer buldu ama geri kalan pek çok tasarlanabilir, canlandırılabilir, uyarlanabilir Türk kültür unsuru kimsenin aklına gelmedi.
Lüks otellerin çoğunda “animatör” olarak görev alan kişiler yabancılardan seçiliyor ve onlar da daha çok “kültür-fizik” denilen beden hareketlerine dayalı animasyonlar yapıyor. Hatta öyle ki, bu otellere hangi ülke vatandaşları yoğun olarak geliyorsa, dil ve anlaşma kolaylığı da dikkate alınarak animatörler de o ülkeden veya o kültürden seçiliyor.
Oysa devletin ilgili ve yetkili kurumları ile otel işletmeleri, bu kadar farklı dil ve kültürden insanın bir araya gelebildiği bu yerlerde animasyon adı altındaki topluca yapılan etkinlikleri, Türk eğlence sektörünün canlanması ve Türk kültürünün tanıtılması gibi amaçlara yönelik olarak daha iyi planlayabilirdi.
Türk eğlence hayatının çocuk oyunları, Karagöz ve Kukla gibi halk tiyatrosu, Sinsin gibi köy seyirlik oyunları, sıra geceleri, oda geleneği, barana veya yaran sohbetleri gibi toplantılarda icra edilen ve sayıları yüzleri, hatta binleri bulan eğlence biçimi, tatil turizmine uyarlanabilirdi. Bunun için adına “Kültürel Animasyon Tasarımcılığı” denilen bir mesleki alan yaratılabilir ve büyük otellerin bu diploma veya sertifikaya sahip uzman kişilerden en az birini istihdam etmesi sağlanabilirdi. Onlar da mesleki başarılarına ve tasarım yapmadaki yeteneklerine göre, otellerde yeni ve ilgi çekici oyun ve eğlenceler tasarlayabilirlerdi.
Beğenilen tasarımlar diğer oteller tarafından da benimsenir ve taklit edilirse bu tasarımları uygulayabilen yerli animatörler aranılır ve istihdam edilebilir elemanlara dönüşebilirdi. Diğer yandan bu tasarımların, okçuluk, çelik çomak, çember, ipli veya vurmalı topaç, beştaş, kale oyunu gibi aletli olan yüzlercesi, bu oyunlara yönelik alet tasarım ve imalat sektörünü canlandırabilirdi.
Türkiye’de yeni kent nasıl ki “geleneksel bilgi sistemi” dediğimiz ve binlerce yılda oluşmuş deneyim ve birikimi önemsemedi, ondan yeterince yararlanamadı ve “modernleşme” sürecinde elinin tersiyle itip unuttu ise, yeni tatil mekânı olan oteller de animasyon programlarında aynı çizgide yürüdü.