Türkiye Cumhuriyeti kuruluşundan itibaren çağdaş medeniyetler seviyesine ulaşma yolunda uluslar arası kuruluşları ve gelişmeleri yakından takip etmiş ...

Türkiye Cumhuriyeti kuruluşundan itibaren çağdaş medeniyetler seviyesine ulaşma yolunda uluslar arası kuruluşları ve gelişmeleri yakından takip etmiş ve OECD, NATO gibi uluslararası örgütlenmelerin etkin bir üyesi olmuştur. Bu doğrultuda, insanlık tarihinin en büyük barış projesi olarak nitelendirilen Avrupa Ekonomik Topluluğu'nun (AET) 1958 yılında kurulmasından kısa bir süre sonra Türkiye, 31 Temmuz 1959'da Topluluğa ortaklık başvurusunda bulunmuştur. Türkiye adına bu başvuruyu, dönemin Demokrat Parti lideri ve Başbakanı Adnan Menderes yapmıştır. Menderes, bu başvuruyla, Türkiye'nin Avrupa'ya ilk adımı attığını ifade etmiştir.
Eylül 1963: Ekonomik işbirliğinin arttırılmasını ve Türkiye ile AET arasında Gümrük Birliği yapılmasını amaçlayan Ortaklık Anlaşması imzalandı.
Nisan 1987: Türkiye Avrupa Ekonomik Topluluğuna üyelik için resmi başvuruda bulundu.
Ocak 1995: Türkiye ve AB arasındaki anlaşma ile gümrük birliği oluşturuldu.
Aralık 1999: Türkiye, AB Konseyi tarafından aday ülke olarak tanındı.
Aralık 2004: AB Konseyi Türkiye ile katılım müzakerelerini başlatma kararı aldı.
Ekim 2005: Katılım müzakereleri başlatıldı.
Aralık 2013: Vize serbestisi diyaloğunun başlatılmasına paralel olarak, AB-Türkiye arasında Geri Kabul Anlaşması imzalandı.
Kasım 2015: AB-Türkiye Liderler Toplantısı kapsamında iki taraf, Türkiye'den AB'ye yönelik düzensiz göçün sona erdirilmesi amacıyla bir Ortak Eylem Planının, AB standartları ve uluslararası standartlar ile tam uyum içerisinde, uygulamaya konulması hususunda mutabık kaldı.
Kasım 2015: Türkiye'deki Mülteciler için Mali Yardım Programı, AB Konseyi'nin Türkiye'deki Suriyeli mültecilerin desteklenmesi için önemli miktarda ek fon sağlanması çağrısına cevaben, başlangıçta 3 milyar Avro'luk bir bütçeyle (Mart 2016'da bu bütçe iki katına çıkarılarak 6 milyar Avro'ya yükseltilmiştir) kurulmuştur.
Mart 2016: AB ve Türkiye, Kasım 2015 tarihli Ortak Eylem Planı temelinde ortak bir Bildiri üzerinde anlaşmaya vardı.
Aralık 2016: Avrupa Komisyonu, Türkiye ile Gümrük Birliği'nin modernleştirilmesine yönelik müzakerelerin başlatılması teklifini kabul etti. 
Haziran 2018:  Genel İşler Konseyi, Türkiye'nin katılım müzakerelerinin fiilen durma noktasına geldiğine ve Türkiye'nin Avrupa Birliği'nden daha fazla uzaklaşması nedeniyle başka fasılların açılması veya kapatılmasının değerlendirilemeyeceğine karar verdi.
Mart 2019: 54. AB-Türkiye Ortaklık Konseyi toplantısı Brüksel’de gerçekleştirildi.
Temmuz 2019: Türkiye'nin Doğu Akdeniz'deki izinsiz sondaj faaliyetleri ışığında Konsey, AB-Türkiye Ortaklık Konseyi'nin yanı sıra ekonomi, enerji ve ulaştırma konularındaki yüksek düzeyli siyasi diyalog ve sektörel diyalogları askıya almaya karar verir.
Kasım 2019: AB, Doğu Akdeniz'deki yasadışı sondaj faaliyetleri nedeniyle Türkiye'ye yönelik hedefli tedbirler için bir çerçeve kabul eder.
Mart 2021: AB Konseyi, bir dizi ortak çıkar alanında işbirliğinin geliştirilmesi için AB’nin Türkiye ile aşamalı, orantılı ve tersine çevrilebilir bir şekilde ilişki kurmaya hazır olduğunu ifade etti.
Şubat 2023: Depremlerden etkilenen Türkiye ve Suriye halkı için Donörler Konferansı düzenlendi. AB, insani yardım ve yeniden inşa çalışmaları için 1 milyar Avro taahhüt etti.
Haziran 2023: AB Konseyi, Yüksek Temsilci ve Komisyon'u AB-Türkiye ilişkilerinin durumu hakkında AB Konseyi'ne bir rapor sunmaya davet eder.
12 Eylül 1963 yılında çıktığımız bu yolculuk. Üyelik şartlarını gerçekleştirinceye kadar geçerli olacak. Ne yazık ki bu şartları yerine getiremediğimiz gibi A.B nin raporuna görede pek yerine getirebilecek gibi de durmuyor.
Roporda nelerden bahsediyor isterseniz kısaca bir gözden geçirelim.
Anayasal yapı, yetkileri Cumhurbaşkanlığı düzeyinde merkezi olarak muhafaza etmiş ve yasama, yürütme ve yargı arasında sağlam ve etkili bir kuvvetler ayrılığı sağlamamıştır. Etkili olmayan denge ve denetleme mekanizması, yürütmenin sadece seçimler yoluyla demokratik hesap verebilirliği olduğu anlamına gelmektedir.
Terörle mücadele, hükûmetin meşru hakkı ve sorumluluğu olmakla birlikte, bu mücadelenin, hukukun üstünlüğü, insan hakları ve temel özgürlükler ilkelerine tam riayet edilerek yürütülmesi esastır. Terörle mücadele tedbirlerinin orantılı olması gerekmektedir. Kürt meselesinin çözümüne yönelik güvenilir bir siyasi barış sürecinin yeniden başlatılması konusunda herhangi bir ilerleme kaydedilmemiştir.
Sivil topluma ilişkin konularda ciddi gerileme devam etmiştir. Sivil toplum kuruluşları giderek artan bir baskıya maruz kalmış ve hareket etme alanları, ifade, örgütlenme ve toplanma özgürlüklerini kısıtlayacak şekilde daralmıştır. 
Güvenlik güçlerinin sivil gözetimi güçlendirilmemiştir. Yürütme, güvenlik güçleri üzerindeki önemli kontrolünü sürdürmüştür. Yüksek Askeri Şura'nın (YAŞ) sivil kanadı değişmemiştir. Askeri yargı sisteminin yetkileri sınırlandırılmış ve askeri mahkeme kararlarına karşı yapılan itirazlar sivil yüksek mahkemeler tarafından incelenmiştir. Bununla birlikte, güvenlik güçleri üzerinde etkili sivil gözetim hala eksiktir ve etkili hesap verebilirlik mekanizmalarından yoksundur. Güvenlik kurumları üzerindeki meclis gözetiminin güçlendirilmesi gerekmektedir.
Türkiye'nin, yargı alanındaki hazırlıkları hala başlangıç düzeyindedir. Ciddi gerileme devam etmiş ve son yıllarda çıkarılan çeşitli yargı reformu paketlerine rağmen, yargı sistemindeki yapısal eksiklikler hala giderilmemiştir. Türkiye'nin Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin (AİHM) bazı kararlarını uygulamayı reddetmeye devam etmesi endişe kaynağı olmaya devam etmektedir.
Türkiye, yolsuzlukla mücadelede erken bir aşamadadır. Rapor döneminde ilerleme kaydedilmemiştir. Yolsuzlukla mücadelenin kilit alanlarında son yıllarda görülen eksiklikler hala giderilmemiştir. Türkiye'nin taraf olduğu Birleşmiş Milletler Yolsuzlukla Mücadele Sözleşmesi'ne aykırı olarak, ilgili kurumları da içeren, tam teşekküllü bir yolsuzluğu önleme politikası hâlâ geliştirilmemiştir. 
İnsan hakları ve temel haklar alanlarındaki kötüleşme devam etmiştir. Türkiye’deki yasal çerçeve, insan haklarına ve temel haklara riayet edilmesine ilişkin genel güvenceleri içermektedir, ancak mevzuatın ve uygulamasının Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (AİHS) ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) içtihadı ile uyumlu hâle getirilmesi gerekmektedir. 2016 tarihli olağanüstü hal kanunlarının kalan unsurlarını ortadan kaldıracak herhangi bir mevzuat değişikliği kabul edilmemiştir.
Göç ve iltica politikası konusunda Türkiye bazı ilerlemeler kaydetmiştir.Türkiye, Ekim 2017'de yürürlüğe giren AB-Türkiye geri kabul anlaşmasında yer alan üçüncü ülke vatandaşlarına ilişkin hükümleri halen uygulamamıştır.
İyi komşuluk ilişkileri ve bölgesel işbirliği konusunda Türkiye, Kıbrıs Cumhuriyeti'ni tanımayı reddetmeye devam etmiş ve ilgili BM Güvenlik Konseyi Kararlarına aykırı olarak defalarca Kıbrıs'ta iki devletli bir çözümü savunmuştur.
Ekonomik kriterlere ilişkin olarak, Türkiye ekonomisi oldukça ileri düzeydedir; ancak, rapor döneminde ilerleme kaydedilmemiştir. Türkiye’nin piyasa ekonomisinin düzgün işleyişine dair ciddi endişeler devam etmektedir. Rapor döneminin büyük bir bölümünde, para politikasının yürütülmesi ile kurumsal ve düzenleyici ortam gibi önemli unsurlarda gerileme olmuştur. Kurumsal ve düzenleyici ortam öngörülebilirlik ve şeffaflıktan yoksundur.  Devlet yardımlarının verilmesinde uygun uygulama esasları, yürütme ve şeffaflık bulunmamaktadır. 
Türkiye dış ilişkiler alanında, orta düzeyde hazırlıklıdır ve rapor döneminde bir ilerleme kaydetmemiştir. Türkiye, dış ilişkiler, güvenlik ve savunma politikası alanında belirli düzeyde hazırlıklıdır ve genel anlamda rapor döneminde bir ilerleme kaydetmemiştir. 
Bunlar 2023 A.B Konsey raporundan birkaç örnek görüldüğü üzere A.B ye girmek için önümüzde daha çok yol var.