İstanbul Boğazı’nın her iki yakasını raylı sistemle bağlamakta olan Marmaray Projesi’nin Yenikapı semtinde yapılan çalışmalarında...
İstanbul Boğazı’nın her iki yakasını raylı sistemle bağlamakta olan Marmaray Projesi’nin Yenikapı semtinde yapılan çalışmalarında, ismini de oradan alacak olan Bizans Dönemi’ne tarihlenen antik Theodosius limanı ve 37 batık ile buluntuları gün yüzüne çıkartılmıştır. Yapılan çalışmalarda gemi tipolojisi yapılmış, çektiriciler/kadırgalar ve yük/ticaret gemileri olarak sınıflandırılmışlardır. Bu kapsamda buluntular ışığında ticaret gemilerinin kargo bölümleri incelenmiş ve dönemin ticaret ağı hakkında çeşitli tespitler yapılmıştır. Ayrıca konservasyonu yapılan gemiler de olmuş ve 30 metreyi bulan kadırgaların kapasiteleri araştırılmıştır. Marmaray Batıkları İstanbul ilinin Avrupa yakasında, Fatih ilçesine bağlı Aksaray-Yenikapı semtinin deniz kıyısına 500 m. mesafelik bölümünde yer almaktadır. İstanbul Boğazı’nın iki yakasını bağlamayı da ihtiva eden Marmaray Projesi kapsamında, Yenikapı İstasyonu çalışmalarında tespit edilmiştir.
İstanbul Arkeoloji Müzesi’nin 2004 yılında başlattığı çalışmalara günümüzde kısmen devam edilmektedir. Müze Müdürü Dr. İsmail Karamut başkanlığında zamana karşı yarışılarak, 500 işçi ve 100 ekip üyesiyle 3 vardiyalı olarak başlayan kazılar, daha sonra Zeynep Sevim Kızıltan başkanlığında devam etmiştir. Kazılara İstanbul Üniversitesinden Ufuk Kocabaş ve Cemal Pulak danışmanlık etmiştir. Halen İstanbul Arkeoloji Müzesi sorumluluğunda kısmen çalışmalara devam edilmektedir.
2004 yılında Yenikapı’da antik Theodosius Limanı ve çevresindeki 37 batık için başlatılan çalışmalar kapsamında Orta Neolitik – Kalkolitik Döneme tarihlenen mimari kalıntılar ve buluntular tespit edilmiştir. Deniz seviyesinden 6 m. derinde olan bu buluntular, dal örgü mimari ve ahşap kalaslar üzerine yatırılmış bir mezarlık alanıdır. M.Ö.6-5.bin yıla tarihlenen söz konusu tabakada ahşap kano kürekleri, bitki kalıntıları, seramikler ve iki binin üzerinde insan ayak izi tespit edilmiştir. Seramikler Fikirtepe, Pendik ve Yarımburgaz ile benzerlik göstermekte olup ayak izlerinin ise bir ritüele ait olduğu kazıcıları tarafından yorumlanmaktadır.
Asıl buluntu tabakası, Bizans İmparatorluğunun başkenti olan Konstantinopolis’in 14 bölgesinden 12.si olan bölgede doğal bir koy durumunda bulunan Theodosius limanı ve yakınında yer alan 37 batıktır. Sadece Sualtı değil kent arkeolojisini de ilgilendiren bu Bizans Dönemi buluntularında sur tespit edilmiştir. Yenikapı kazılarında herhangi bir Arkaik, Klasik, Hellenistik ve Roma Dönemleri yerleşim tabakasına net olarak rastlanılamasa da bu dönemlere ait izler bulunmuştur. Burada bulunan heykel başı gibi Roma eserlerinin, Osmanlı Dönemi’nde limanı doldurma çalışmalarında toprakla gelmiş olabileceği söz konusudur. Osmanlı Dönemi’nde 16-17.yy.da alan tamamen doldurularak mahalle ve bostan olarak kullanılmıştır. Su kuyuları ve taş/toprak yapılar bulunmuştur.
Liman Konstantinopolis’in 12. Bölümünde yer almaktaydı ve Bizans İmparatoru Eleuthorios-Theodosius ismini taşımaktaydı. Yenikapı Arkeolojik Kazılarıyla ortaya çıkarılan Neolitik yerleşme (M.Ö.6500) ile daha önceleri şehrin dışarılarında bulunan Neolitik yerleşmelere göre daha merkezi bir konumda yeni bir keşif olmuştur. Geç Roma Erken Bizans Dönemi’nde söz konusu limanın tarihi ile ilgili çeşitli yorumlar bulunmaktadır. Buna göre gezgin Petrus Gyllius (1490-1555) önce Eleuthorios isimli olduğunu daha sonra limanın isminin değiştirilerek Theodosius Limanı yapıldığından bahsetmektedir. Semavi Eyice ise I.Konstantinos (324-337) tarafından Eleuthorios adında bir liman yaptırıldığını ve sonra Theodosius (378-392) tarafından limanın doldurulduğunu iddia etmektedir. Ancak Lykos deresinin taşıdığı alüvyonlarla dolan koyun, Theodosius tarafından yeniden ıslah edildiği muhtemeldir.
Döneminde Eleuthorios Limanı’nın olduğu bölgede büyük tahıl ambarları yapılmıştır. 425-430 yıllarında hazırlanan kent rehberi Notitia Urbis Constantinopolitanae’de bu ambarlardan doğudaki Horrea Aleksandrina, batıdaki ambarın ise Theodosius Ambarı olduğu yazmaktadır. 641 yılında Mısır’ın Arapların eline geçmesiyle, gelen hububat kesilmiş ve liman işlevini bir nebze olsun kaybetmiştir. Surlardan daha önce yapıldığı düşünülen mendirek 4.yy.a tarihlenmektedir. Liman 10.yy.da harabe haline gelmiş ve 9.,10.ve 11.yy.dan kalan amphoralar, kaplar ve batıklar bunu doğrular niteliktedir. Amphoraların ait olduğu dönemler; Bizans Dönemi, Geç Roma ve Erken Bizans Dönemi, Roma İmparatorluk Dönemi, Hellenistik Dönem ve Klasik Dönem’dir. Geç Roma-Erken Bizans ve Orta Bizans Dönemi’ne tarihlendirilen amphoralar en yoğun ele geçen malzemelerdir. Özellikle Geç Roma Erken Bizans Dönemi’nde amphora çeşitliliği oldukça artmaktadır. Sayısal göstergeler söz konusu antik limanda ne kadar yoğun amphora kullanımının olduğunu ve bu bağlamda ticaret yoğunluğunu anlatmaktadır. Liman dolduktan sonra 13-14.yy.da kilise inşa edilmiş olup, Osmanlı Dönemi’nden kalan kuyular ise bu bölgede tarım faaliyetlerinin yapıldığını ve Langa bostanlarına ev sahipliği yaptığını doğrular niteliktedir.