İstanbul’da bebekleri kendilerinin anlaşmalı olduğu hastanelere sevk ederek haksız kazanç sağlayan ve ihmali davranışlarda bulunarak ölmelerine neden olan Yenidoğan Çetesi’ne yönelik düzenlenen 2. dalga operasyona ilişkin geçtiğimiz günlerde iddianame hazırlanmıştı. Çete lideri olduğu iddia edilen Fırat Sarı’yla birlikte hareket ettikleri belirlenen şahıslara yönelik hazırlanan ve ana dava dosyası ile birleştirilen iddianame ile sanık sayısı 57’ye yükselmişti.
Bakırköy 22. Ağır Ceza Mahkemesi’nce adliyenin konferans salonunda görülen davanın 6’ıncı duruşmasında, 6’sı tutuklu bir kısım tutuksuz sanık duruşma salonunda hazır bulundu. Bazı tutuklu ve tutuksuz sanıklar ise duruşmaya, Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) aracılığıyla bağlandı.
Duruşmada, iddianamede adı ‘örgüt lideri’ olarak geçen tutuklu sanık Fırat Sarı savunma yaptı. Sarı, "Çarşamba günü Adli Tıp Raporu çıktığını öğrendim ama bana tebliğ edilmedi, inceleme fırsatım olmadı. Raporun bana tebliğ edilmesini talep ediyorum. Mümkünse bir daha ki duruşma bu konuyla ilgili savunma yapmak istiyorum. Herkes bu iş bir an önce bitsin istiyor. Cezaevinde herkes bize ne ceza aldınız diye soruyor. ATK raporu da büyük ihtimalle bilirkişi raporuyla aynıdır. Bu dosyanın bütün ağırlığı sizin üzerinizde. Karakoç bebek nasıl kilo verdi diye konuşuyoruz. Bebek zaten hasta doğmuş. Bu hasta ameliyat oldu, ağız yoluyla zaten beslenemiyor. Damar yolu takılmadıysa bunun bir nedeni vardır demek ki. Doktor bunu hastaya uygun görmedi. Toklu bebek, doğduktan sonra 1 saat CPR görmüş bir bebek. Sadece 1 saat yaşamış bir bebekle ilgili biz kusurlu bulunuyoruz. İnsanlar bu senaryoları medya yüzünden kurdu. Bu bebekler yanlış tedavi yüzünden ölmedi. 6 ayrı hastanede 6 ay boyunca ölüm gerçekleşti. Bunlar tıbbı ölümlerdi. Hepsinin tıbbi sıkıntıları vardı. Bebeklere gereken yapıldı. ATK raporunun kesinlikle tape kayıtlarından bağımsız olması gerekiyor. Bana sorarsanız tape kayıtları delil olma özelliğini kaybetti. Tıbbi terim eğitimi olmayan birinin yazdığı tape kayıtları onlar. Böyle bir dosyada, böyle tape kaydı olmaz, olmamalı. MASAK raporu istendi, rapor çıktı. Ben milyonlarca dolar yolsuzlukla suçlandım. Yenidoğan işletmesinin 3 yılda 12 işletmenin toplam cirosu 11 milyon Türk Lirası. Ben vergisini ödemişim, böyle bir para yok. Gelir parası böyle olan bir şeyde neden bebekleri öldürelim. Buradan bir örgüt çıkmaz. Benim de intiharımı istiyorlar. Her şey yerli yerine oturacak" diye konuştu.
Savunma yapan 112 Acil Çağrı Merkezi’nde çalışan tutuklu sanık Gıyasettin Mert Özdemir, "Adli Tıp Kurumu raporlarını henüz görmedim. Öğrendiğim kadarıyla, yönetici olmadığım, epikrizlerin düzenlenmesinde yer almadığım belirlenmiş. Ben bu hususları anlatmıştım. Sevk süreçlerinde 112’yi devre dışı bıraktığımız yazıyor, ancak 112 kayıtlarında bizim konuşmalarımız yer alıyor. Bu durum konuşmalarda sabittir" dedi.
Ayrıca duruşmada, tahliye olması için Cumhuriyet Savcısı Yavuz Engin’in tehdit edildiği tutuklu sanık hemşire Tuğçe Toptemel, duruşmaya Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) aracılığıyla bağlandı. Mahkeme Başkanı Toptemel’e ait tape kayıtlarında yer alan "Bu bebek ölecek, bırakalım mı?" konuşmasını sordu. Toptemel ise, "Bebeğin durumu ağırdı. Bebeği bırakmadık, müdahaleye devam ettik. Bu konuşma o olayı anlatan konuşmadır" cevabını verdi
Duruşmada savunma yapan tutuklu sanık Çağla durmuş ise, "1 buçuk yıldır tutuklu olarak yargılanıyorum. Karakoç bebekte kimsenin sorumluluğu olmadığı açıktır. Bu nedenle önceki ifadelerimi tekrar ederim. Fırat Sarı ile birlikte çalıştım. Hiçbir örgüte bağlı çalışmadım. Tahliyemi talep ediyorum" şeklinde konuştu.