HEKİMOĞLU
Hekimoğlu fakirdir, yoksuldur, babadan da yoksundur. Garip anasıyla o bölgenin tanınmış, zengin bir gürcü beyinin yanında çalışmaktadır. Akıllıdır, çalışkandır. Neden Hekimoğlu denir bilinmez. Davul dengi dengine derler ya, gönül işinde bu olmuyor. Sevdalanır Hekimoğlu zengin beyin narin, güzel, alımlı kızı Ayşe'ye. Ayşe'nin de gönlü Hekimoğlu’ndadır. Hal böyle olunca olanlar olur. Hekimoğlu artık dağlardadır. Tüfeğine bir de ayna takmıştır. Bu sayede düşmanının gözünü kamaştırarak hedef şaşırtmaktadır. Bir gün Hekimoğlu yine kıskaca alınır. Kıskaca alanların içinde Bey de vardır. Bey Hekimoğlu'na teslim olmasını söyler. Hekimoğlu "Gelme Ağam Yoksa Vururum" karşılığını verir. Beyin ısrarı karşısında Hekimoğlu çaresiz o'nu vurur. Çetin bir çatışma olur. Hekimoğlu çemberden çıkar çıkmasına da artık ölümcül yaralar almıştır. Fazla uzaklaşamaz. Türküsü uzak zamanlara yollanır.
AH BİR ATAŞ VER
1953 yılının tazecik baharında, Çanakkale boğazının Nara burnu'nda sabahın ilk ışıklarıyla öyle bir 'nara' koptu ki, ışıklarını yeni göndermeye başlayan güneş bile irkildi. İsveç bandıralı NASOLAND şilebi tatbikattan dönen DUMLUPINAR denizaltı gemimize tam baş tarafından çarpar. Denizaltımız birkaç saniye içinde güneşin doğuşuna inat boğazın serin ve karanlık sularına gömülür. Gemi batarken şamandırasını fırlatabilmiştir. Kurtarma çalışmalarına herkes seferber olur. İrtibata geçilir. 22 kişi geminin torpido dairesine sığınabilmiştir. Oksijenin idareli kullanılması için gereksiz konuşmamaları, sigara içmemeleri, fazla hareket etmemeleri istenir. Kurtarma çalışmaları bütün çabalara rağmen sonuçsuz kalmaktadır. Zaman hızla akmış öğle olmuştur. Ahizenin diğer ucundan dualar, ezan sesleri ve iniltiler duyulmaktadır. Saat 15.00 sularında yeryüzünden denizin derinliklerine göz yaşlarıyla ıslanmış bir acı söz gider: "Artık sigara içebilirsiniz* ...Ve Çanakkale'nin soğuk derinliklerinden yüreklerimizi dağlayan o sımsıcak mesaj gelir "Ailelerimize Selam Söylüyoruz, Vatan Sağ olsun"
ALLI DURNAM
Sılada sılasız kaldım suyum garip, aşım garip. Ben kendime gurbet oldum içim garip dışım garip. Gökyüzünde bölük bölük turnalar, varın gidin ebem kuşaklarının olduğu, yağmur sonrası toprak kokularının duyulduğu, yıldızların saymakla bitmediği, kuzuların melediği, derelerin çağladığı ele...Varın bulun emmi mi. dayımı, halamı, bibimi, eteri mübarek anamı, yüzünde yılların çizgileri babamı ve ille de ahu bakışlı selvi boylumu. Söyleyin onlara sağlık ve sıhhatte olduğumu. Aman ha! Sakın bilmesinler nefesimin sayılı olduğunu.