.





Halk kültürünün muayyen bir zamana, daha çok geçmişe yönelik bir alan olarak anlaşılmaya müsait bir yapısı olduğunu söyleyebiliriz. Daha doğrusu günümüzde artık kaybolmaya yüz tutan bir kültürel alan olarak görüldüğü bir gerçektir. 
Bugünün dünyası, “global-küresel köy” kavramı ile ifade edilebiliyor. Ulaştırma vasıtalarının hızla gelişmesi, iletişim imkânlarının alabildiğine artması, dünyada farklı, özgün kültürel alanların tahribine yol açmıştır. Kültürler arasında geçirgenlik artmış, millî ve mahallî kültürel yapılar korunmaya muhtaç hâle gelmiştir.
Burada bilhassa vurgulanması gereken bir hususa da dikkat çekmek gerekir. Türkiye’de geçmiş dönemlerde ilk öğrenimden başlayarak halk oyunlarının öğretilmesi, icrası yönünde ciddi çabalar ortaya konmuştur. 
Her yıl yüz binlerce çocuğumuz ve gencimiz asırlardan süzülüp gelen halk oyunlarımızı öğrenerek icra etmiş ve böylece vücut dilimizi, beden dilimizi yaşatmıştır. Ne yazık ki, son yıllarda halk oyunları öğretim sisteminde yeterince önemsenmemektedir. Gençlerimizin ve çocuklarımızın zamanını ders dışında en faydalı ve güzel şekilde değerlendirebileceği faaliyet alanı halk oyunlarımızdır. 
Halk oyunlarının öğretim sisteminin bir parçası olarak büyük faydalar sağlayacağından şüphe edilmez. Eğitim müfredatında halk oyunlarının ders olarak yer alması her bakımdan faydalı sonuçlar verecektir. 
Bu nedenle her Birey bir halk oyunu oynamalı, bir türkü öğrenmeli, bir çalgı çalmayı öğrenmelidir.