Karşımıza bu düşünceler çıkınca; kişinin ilişki kuracağı, iletişim sağlayacağı topluluklar, gruplar, sınıflar, birlikler, dernekler vb. söz konusu olmaktadır.


 
Karşımıza bu düşünceler çıkınca; kişinin ilişki kuracağı, iletişim sağlayacağı topluluklar, gruplar, sınıflar, birlikler, dernekler vb. söz konusu olmaktadır. Kültür, kişiyle birlikte bütün bu kümeleşmelerin meydana getirdiği bir sosyal yapı içinde daha da önem kazanmaktadır. Bu yapıyı oluşturan farklı ögeler tek başına bu yapıyı açıklayamaz. Ona diğer ögelerin yardımcı olması, birlikte hareket etmesi ve sonuçta ögelerin bir bütünlük oluşturması gerekmektedir. Bunu sergilenen bir tiyatro eserine benzetebiliriz. Oyunu yazan, oynayan tek değildir, ona yardım eden bir çok kişi başarılı bir gösteri elde edebilmek amacıyla kendi üzerlerine düşen görevleri büyük bir sorumlulukla ve en iyi bir biçimde ortaya koymak isterler. Dekorcu, terzi, boyacı, ayakkabıcı, makyöz, ışıkçı, müzisyen, suflör ve daha niceleri sahnede eseri dile getiren kişinin yardımcısıdırlar. Bunların birinin bile işini baştan savma yapması, sahnedeki sanatçının başarısız olmasına yol açar.
Sosyal yapı içinde be lirlediğimiz kişi, grup, sınıf, dernek, birlik vb.nin belki her biri, kendi ken dine yeter bir durum veya oluşum içinde görüne bilse de, bütünlüğe hiz met eden, o bütünlüğün bir parçası olan öge lerdir. Dolayısıyla kültür kavramı, sosyal yapının hem parçalarından, hem de bu parçaların oluşturduğu bütünlükten ayrı olarak düşünülemez. Başka bir benzetme ile durumu açıklığa kavuşturmak daha doğru olacaktır. Bir evin yapılabilmesi için önceden düşünülmesi gereken işler vardır. Yer seçimi, arsa bulunması, bürokratik izinler ve işlemlerin yapılması, temelin hazırlanması, nasıl önceden düşünü lecekse, kullanılacak demir, çimento, tahta, çivi, boya, taş, tuğla vb. malzemenin de sağlanması gerekmektedir. Evin sağlam ve dayanıklı bir temeli ile bağlantılı kolonlarının da olması şarttır. Belirlenen ihtiyaca göre, evin katları, odaları ve diğer kullanım alanları pl sonra uygulamaya geçilir. Bütün malzemeler kullanılıp işler bitince ev, bir yapı bütünlüğü içinde ortaya çıkar. Daha büyük veya küçük planlamalara malzemenin azlığına veya çokluğuna göre evin büyüklüğü söz konusu olur. Kişilerin isteklerine göre iç bölünme farklılıklar gösterir. Dışarıdan aynı biçimde görünen evlerin, her birinin içinde farklı mekanlar ola bileceği gibi, kişilerin yaşadığı çok farklı dünyalar da vardır. İşte, sosyal yapı, bir ev bütünlüğü yapısında görünmesine rağmen, içindeki farklı toplumsal düşünceler, pl uygulamalar ve aktarmalar dolayısıyla farklı farklı görüntülerle karşımıza çıkar.
Sosyal yapı,kişinin ve toplum içindeki grup,sınıf, dernek, birlik vb.nin değişmesiyle de, başka sosyal yapı lardan farklılıklar gösterir. Zamanın geçmesi, iç ve dış göçle meydana çıkan nüfus hareketliliği, doğal afetler, savaşlar ve daha yüzlerce etken, bu tür bir değişmeye ve gelişmeye yol açabilir. Bütün bunların köklerinde yatan değişmez bir kavram, kültür kavramı olup, insanların sosyal yapı içinde kendilerine bir yer edinmeleri de, o insanın kültür mira sından bir şeyle alıp almadığına, aldıklarına yeni ögeler ekleyip eklemediğine bağlı kalmaktadır. Böylece kişilerin eliyle değişen ve farklı özellikler gösteren kültür ögeleri, toplulukların da çeşitlenmesine, renklenmesine, farklı laşmasına hizmet ederler. Kültür mirasından yararlana mayan kişinin, şu veya bu şekilde elde ettiği yeni ögelerden yardım ve destek alarak gelişmesi mümkün olamayacaktır. Kişinin di- ğer insanlarla, madd kültür ögeleri ile ilişki kurması, ancak bunları görmesi, bilmesi, öğren mesi ve anlamasıyla doğru bir yola girer. Kültür konusuna benzer bir yaklaşımı; Mustafa Kemal Atatürk’ün şu sözlerin- de de bulabiliyoruz: “Türkiye Cumhuriyeti’nin temeli kültür- dür. Kültür okumak anlamak, görebilmek, görebildiğinden mana çıkarmak, ders almak, dü şünmek, zekayı terbiye etmektir.”
Bu durum karşısında kültür kavramının bir yandan kişiyi biçimlendirdiğini, diğer yandan da toplumu değiştirip geliştirdiğini söyleyebiliriz. Yukarıda da söz ettiğimiz gibi, insanın eliyle, diliyle, davranışlarıyla aktardığı bilgiler, yine insanlar tarafından kullanılmaktadır veya başka bilgilerle birlikte daha yararlı bir duruma getirilmektedir. İçinde yaşa nılan mekana ve zamana bakıldığında, hem eskiden kalan ve atalardan aktarılan bilgilerle kültür kavramının oluştu rulması söz konusudur; hem de yeni düzenlemeler, ekle meler, hareketler ve yorumlar aracılığıyla bu kültürün sürdürülmesinin sağlanması amaçlanmaktadır.
Kültür, insanı ve toplumu böylesine biçimlendirirken, onun bır ozellıgı daha ortaya çıkar. 0 ozellık de, kullanılan her kültür ögesinin toplum içinde bir fonksiyonunun olmasıdır. En temel ihtiyaçlarını giderebilme amacıyla çevreye yayılan ilkel insanların, çeşitli yöntem ve uygulamalarla kültür ögelerini kullandığını biliyoruz. Günümüz insanı da paylaşılan bilgilerle, farklı uygulama larla gelişmiş dünya sında bu belirli fonksi yonlara sahip olan kültür ögelerinin fonksiyon larından yararlanmakta, kendini ve içinde yaşa dığı toplumu geliştirme nin, değiştirmenin yollarını aramaktadır.