Biraz da gülelim...

Biraz da gülelim... Fıkralarımızı nesilden nesile aktarmak boynumuzun borcu. Onlar bize atamızın mirası. Nasreddin Hoca gibi...
Nasreddin Hoca ölüm döşeğindedir. Evlatlarını topler ve der ki; "Yavrum, sizden ben öldüğümde bir şey yapmanızı istiyorum." Hoca, 'Ben ölünce mezarımı eski harabe bir yere yapın ve gömerken de üzerime kapayacağınız tahtaları eski ve çürük koyun, kefenimiz de yırtık sarın" der. Çocukları neden böyle bir şey istediğini sorar. Hoıca cevap verir; "Kabir melekleri geşldiğinde benim sorgum yapıldı der ve azaptan kurtarırım. "

Nasrettin Hoca‘nın pazara gideceğini duyan çocuklar çevresine toplanırlar.
– Hoca, bana düdük al!
– Bana da, bana da!
-Ben de düdük isterim!
– Bir tane de bana!
Ama çocuklardan sadece biri Nasrettin Hoca’ya düdük parası verir. Akşama doğru Hoca pazardan döner. Çocuklar sevinçle düdüklerini isterler. Nasrettin Hoca cebinden bir düdük çıkarır. Parayı veren çocuğa düdüğü uzatır. Tabii diğer çocuklar hep bir ağızdan bağırırlar.
– Hani bizim düdüğümüz?
Nasrettin Hoca gülerek,
– Eee, çocuklar!
Parayı veren düdüğü çalar, der.