Merhaba, sizlere biraz yakın bir geçmişten bahsedeceğim.

Merhaba, sizlere biraz yakın bir geçmişten bahsedeceğim. İçinden geçtiğimiz, bitirdiğimiz bir yıldan bahsediyorum. Ancak bu yıl, herhalde hepimizi hiç olmadığı kadar sorgulattı. Peki neleri sorgulattı? Bunları unutmamak gerekiyor. İşte, bunları unuttuğumuz için olanlar oldu. Gelin, bir daha hatırlayalım, koronadan önce neler olmuştu, iki tefrika halinde dilim döndüğünce anlatmaya çalışacağım.

Biz yirmi birinci yüzyılın iki bin yirmisine, beklentiler bir yana biraz buruk, biraz korkak girdik. 2019’un 26 Eylül’ünde gerçekleşen 5.8’lik deprem, beklenen büyük İstanbul depreminin habercisi olabilir diye düşündük ve önlemler almaya çalıştık (çalıştık mı?). Neyse ki korkulan olmadı ve yalnızca bir kişi kalp krizinden hayatını kaybetti. Yerli otomobil tanıtıldı bizlere, 27 Aralık 2019’de… Önümüzdeki senenin asgari ücreti açıklandı, net: 2 bin 324 lira 70 olarak…. Aralık 2019’da açıklanan verilere göre açlık sınırı 2 bin 178 lira, yoksulluk sınırı da 7 bin 532 lira idi… Oturduk ve gündemimiz ile yeni yıla giriş yaptık. 1 Ocak’ların hiçbiri, 31 Aralık’lardan farklı olmadı ama işte insan diyoruz ya, safi bir umut taşımasaydı içinde, kendisinden başka her şeye benzerdi.

2020 senesine yine bir deprem haberiyle giriş yaptık. Kaçınılmazdı çünkü Türkiye, Kuzey Anadolu Fay Hattı (KAF), Doğu Anadolu Fay Hattı (DAF) ve içerisinde birçok fayı barındıran Batı Anadolu Fay Hattı (BAF) olmak üzere 3 hattın üzerinde yer alıyor. Ülkemizin bir gerçeği, deprem bölgesinde yaşamamız. Yine de evlerimiz halen bu gerçeğe hatta; bu gerçeğe dair alınmış tüzüklere bile karşı çıkarak inşa ediliyor. Güvenemiyoruz, müteahhidinden emlakçısına, biz bu ülkede kimseye güvenemiyoruz. Yıkılan ocaklar, mahvolan hayatlar gördü bu halk, yine de üzerine basa basa söylüyorum, hiçbir şey yapılmadı. Elazığ’da 6.5’lik bir deprem oldu. Tarih, 24 Ocak 2020… Elazığ ve Malatya’da 41 kişi hayatını kaybetti.

26 Ocak’ta Dünyaca ünlü basketbolcu Kobe Bryant, bir helikopter kazası sonucu yanında bulunan kızı ile birlikte hayatını kaybetti. Dünya konuştu bu kazayı… Depremleri konuşamadık, helikopter kazasını konuştuk. Kaçımız hayatında helikopter gördüyse? Ölüm, ölümdür de herkes kendi başını ellerinin arasına almasın mı?

5 Şubat 2020… Konya’da bir kadın ve bir erkek sokakta kavga ediyorlar. 20 yaşındaki Kadir Şeker, evet, hatırladınız mı? Şeker, kadını şiddetten kurtarmak için araya girdiğini iddia ediyor ve adam ile arasında çıkan arbede, şiddet uygulayan adamın kalbine saplanan bıçak ile sona eriyor. Daha sonraları yani Ekim ayında Şeker’in 12 buçuk yıl hapsine karar verildiğini öğreneceğiz.

Gündem bu, geçer…Şubat ortalarındayız… ‘Minik Filozof Atakan’ günlerce sosyal medyayı ve geleneksel kitle iletişim araçlarını meşgul etti. Kimdi bu? Çocuk istismarı mıydı mevzu? Nasıl oluyordu da ülkemin çok bilen koca koca adamlarına Hegel’den, Kant’tan bahsediyordu? Yahu olur muydu öyle şey? Çocuktu işte, o kadardı! Hepimiz onun kadar radikal konuşmuşuzdur bir dönem, kaldıramayacağı bir travma trenine bindirdiniz küçücük çocuğu! Empati be, insaf be, çenenizi bir tutun be!

Şubat devam ediyordu, sosyal medya salladı! ‘Fındık Köpek’ okula başlamıştı. Herkesin ‘post’unda bir fotoğraf. Tatlı mı tatlı bir köpeğe önlük giydirmişler, askerlik hatırası gibi bir fotoğraf öğrencilerle… Güldük, sevindik de köpekçiğin gençlik hastalığı varmış meğer, birkaç güne hayatını kaybetti. Kişiselleştirelim mi mevzuyu? Ben iki kedimi gençlik hastalığından kaybettim. Hiçbirinin tedavi sürecinde hastalığı tespit edilememişti. Gırla parayı götürüyorlar, 5 sene okul okuyorlardı, tamamdı. Tamam mıydı? Lobi olmuş sesimiz çıkmıyor. Asgari ücret neydi, yoksulluk sınırı neydi? Evcil hayvanına mı bakacaksın, sokaktakini mi kurtaracaksın ha bir de doyurman gereken mideler vardır. Boynun bükülür, neyi sevsen elinde kalır, vicdanlı insana hayat dardır. Umut var demiştik ya, neredeydi? Uyduruyorduk işte.

28 Şubat’a geldik, zaman geçiyordu. İdlib’e yapılan hava saldırısı sonucu Türkiye’den Avrupa’ya bir atak geldi. ‘Kapıları Açarız’, kapıları açtık da. Sınırlarda tam bir insanlık dramı yaşandı. Daha sonraları -senenin malum bombası korona patlamadan önce -sadece Edirne üzerinden 100 bin 577 göçmenin Türkiye’den ayrıldığını öğrenecektik. Çanakkale Ayvacık’ta olayları yakından takip edebilme imkânı bulduk. Yılın 365 günü kaçak göçmen haberlerini aldığımız o lokasyonda bu sefer manşetlerdeki sıfatlar değişiyor, dram aynı kalmaya devam ediyordu. Sen Ortadoğu insanısın. Küreselleşmeymiş, buymuş da şuymuş da… Bedri Rahmi Eyüpoğlu çok güzel özetliyor: “En azından üç dil bileceksin, En azından üç dilde, Ana avrat dümdüz gideceksin, En azından üç dil, Çünkü sen ne tarih ne coğrafya, Ne şu ne busun, Oğlum Mernuş, Sen otobüsü kaçırmış bir milletin çocuğusun ...” Bunca insan, daha iyi hayat şartları için göç üzerine göç yaşadılar. Onları anlamaya çalıştık mı? Elimizden geleni yaptık mı?

Arkası Yarın…