11 Mart 2020 tarihinde olanlar oldu… Dünyayı saran korona virüsü Türkiye’de tespit edildi.

11 Mart 2020 tarihinde olanlar oldu… Dünyayı saran korona virüsü Türkiye’de tespit edildi. Halk, Sağlık Bakanı ile tanıştı. Entübesiydi, maskesiydi, pandemisiydi, belirtileriydi günlük hayatımıza yepyeni kavramlar girdi… Kimileri bir panik havasında kimileri ise işin ciddiyetinin farkında değildi. Neler olduğunu anlamadan hepimiz gündemi takip ediyorduk ve birden kendimizi ‘karantina’da bulduk. Sosyal medya, hiç olmadığı kadar şaha kalktı ya da zaten öyleymiş de bizim haberimiz yokmuş. Evde ekmek yapanlar, küçük hobiler… İnsanlar ölüyor bir yandan nefessiz kalarak… Yahut esnaf, evine ekmek götüremiyor… Her yer kapandı, sokaklar ıssızlaştı, sağlıklı kalabilenler psikolojilerini nasıl düzeltebilirler, bunun üzerine yoğunlaştılar. Çocuklar, en güzel çaplarını dört duvar arasında geçirdiler, ‘eğitim’ artık online devam edebileceğini fark ettirdi. Ev içi şiddet artış gösterdi, çevrimiçi ünlüler çoğaldı. Kimileri halen sosyal mesafeyi öğrenemedi… Zamanla işin boyutu daha da distopik bir hale taşındı. Asayiş arttı, maske zorunlu hale geldi, her şeyden korkar olduk. Bu çağda yaşayan tüm jenerasyonun hayat standartları değişti. Tek beklenti dışarı çıkıp bir kahve içebilmeye indirgendi. Ama önemli bir şey vardı: Sağlık. Devlet kurumları vatandaşların üzerine aygıtlarını kullanmasaydı eğer, bireyler bu kadar dikkat eder miydi?

Üç ay boyunca yazın düşecek olan vaka sayısını evlerimizde bekledikten sonra Temmuz ayında yeni gündemler oluştu.

10 Temmuz’da Ayasofya’nın müzeden camiye dönüştürülmesi Meclis’te kabul edildi. 24 Temmuz’da korona virüsü unutulmuşçasına toplu namaz kılınması ile kutlanıldı bu gelişme…

Tabii bu arada havalar ısınmış, tedbirler genişletilmiş, sokağa çıkma yasakları sona ermişti. İmkânı olan yazlığına kaçıyor, insanlar bayram tatilini deniz ve güneş eşliğiyle geçiriyordu. Hayat biraz daha normalleşmişti İsmi de vardı ‘normalleşme planı’…

11 Temmuz’da ‘Çoklu Baro’ yasa tasarısı Meclis’te kabul edildi. Artık birden fazla baro açılabileceği anlamına geliyordu bu.

Yangınlar başladı, yaz aylarının kaçınılmaz felaketleri… Yalnızca Çanakkale Gelibolu’da 450 hektarlık alan kül oldu. İhmalkarlık mı yoksa doğal afet mi dersiniz artık bilemiyorum.

20 Temmuz’da Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın, Fatih sondaj gemisinin 20 Temmuz'da başladığı Sakarya Gaz Sahasındaki sondajında 320 milyar metreküp doğal gaz rezervi keşfettiğini duyurdu. Fatih’in arından iki sondaj gemisi daha doğalgaz rezervlerini incelemek için yola çıktı. Türkiye’nin artık kendi doğalgazını kullanabilmesi adına umut verici bir gelişmeydi bu.

21 Temmuz’da ‘Sosyal Medya Düzenlemesi’ Meclis’te kabul edilerek, yasalaştı. Önü alınamayan sosyal medyanın dili artık sivrilmeye başlamıştı. İsteyen istediğine istediği gibi hakaret ediyor ve hiçbir sorumluluk almıyordu, bunun önüne geçebilmek için sosyal medya platformlarına bir dizi şart koşuldu. Örneğin, Türkiye’de bir temsilcilik bulundurmak zorundaydılar. Sorumluluklarını reddeden platformlar, ağır para cezaları yiyeceklerdi.

Anıt Sayaç’ın son verilerine göre 2020 yılında şiddetten dolayı hayatını kaybeden kadın sayısı 382 oldu. Bu kadınlardan biri 21 Temmuz’da cesedi bulunan Pınar Gültekin’di. Katiliyle ilişkisinin boyutunun irdelenmemesi gereken bir cinayetti bu, vahşetti. Dövüldü, boğuldu, yakıldı, varile sıkıştırıldı. Türkiye, günlerce bu genç kızın başına gelen vahşeti konuştu. Kadına cinayet artık son bulmalı! Kimse, bu kadar sinirli, hasta bir toplum içerisinde hayatta kalamaz. Bir birey, başka bir bireyin ne zaman ölmesi gerektiğine karar veremez, üstelik kan donduran bir şiddetle, üstelik kendinden aciz gördüğü bir varlığa… Pınar’ın katili yakalandı ve şu anda davası görülüyor.

27 Eylül’de Ermenistan ve Azerbaycan arasında ipler gerildi ve Dağlık Karadağ Savaşı adı verilecek sıcak çatışma yaşandı. İki tarafında sivil kayıplar vermesinin ardından Rusya arabuluculuğu ile 9 Kasım’da ateşkes imzalandı. Türkiye, savaş boyunca kardeş ülke Azerbaycan’a bilfiil destek verdi.

Günler geçmeye devam ediyordu. 30 Ekim’de ülkenin Batı kesimlerinde şiddetli bir sarsıntı yaşandı. Çanakkale’de halk sokağa döküldü. Öğrenecektik ki, İzmir’in Seferihisar açıklarında 6.9 (AFAD’ın verilerine göre) şiddetinde ve 16 saniye süren bir deprem yaşanmıştı. Deprem sonrası ilk destek mesajı, aramızın bozuk olduğu komşumuz Yunanistan’dan geldi. Demek ki, din, dil, ırk ve siyaset gerektiğinde önemini yitirebiliyormuş. İzmir’de günlerce süren arama kurtarma çalışmaları, depremin değil binanın öldürdüğü gerçeğini tekrar gözlerimizin önüne serdi. Riskli binalar boşaltıldı ve insanlar günlerce evlerine giremedi. 65 saat sonra sağ olarak enkazın altından çıkarılan Elif Bebek (3) ile 91 saat sonra kurtarılan Ayla Bebek (3), umudun simgesi haline geldi. Bu depremde 105 kişi hayatını kaybetti ve 2020 yılında dünya üzerinde yaşanan en ölümcül depremlerden biri olarak kayıtlara geçti.

8 Kasım’da Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak’ın sosyal medya hesabı üzerinden istifa mektubu yayımlandı. Doğrulanması için 9 Kasım’ı bekledik.

14 Aralık’ta NATO üyesi olan Türkiye’nin savunma sanayisini güçlendirmek amacıyla Rusya’dan S400 füzeleri satın alması nedeniyle, ABD tarafından, CAATSA (ABD'nin Hasımlarıyla Yaptırımlar Yoluyla Mücadele Etme Yasası) gereğince yaptırım uygulanması kabul edildi.

Şimdi, seçtiğim bazı gündem maddelerini anlatmayı sonlandırırken, 31 Aralık 2020’deyim. Yine bir deprem, yine bir kadın cinayeti, yine korona virüsünü konuşuyoruz. Dünya, kendi içinde stabilizasyonu sağlamış gibi görünüyor. Canilik, toplumsal normları reddetmek, depreme dayanıksız binalar yapmak, ciddi anlamda mali sorunlar gibi bir sürü ana başlık çıkarabileceğimiz bir yıl daha geçirdik. Anlatması benden, doğru soruları sorup irdelemesi sizden diyelim. Ha unutmadan, 2021 yılı için belirlenen net asgari ücret yüzde 21,56 artışla 2 bin 825 TL olarak belirlendi. Yani, 379 Amerikan doları. 2020 senesine girerken ise, asgari ücret 2 bin 324 TL idi. Yani o dönemki kur ile, 409 Amerikan doları. Artış, yükseliş, enflasyon, market fiyatları gibi ögeleri bir ekonomiste danışmamıza gerek yok, içinde yaşayarak görüyoruz keza. Son olarak, 2021’e girerken TÜRK-İŞ, açlık sınırını 2 bin 517; yoksulluk sınırını ise 8 bin 198 TL olarak açıkladı. Bekâr bir çalışanın ‘yaşama maliyeti’ ise aylık 3.073,63 TL… Tüm bu rakamları ve 2020 senesini içerisinde yaşananlar sorgulanmaz ise, gelen gideni aratmayacaktır. Sağlıklı kalın, iyi seneler…