Çanakkale’de yer alan Troya Müzesi, dünyanın en ünlü arkeolojik hazinelerinden biri olan Troya Altınları’nı ziyaretçileriyle buluşturuyor. Müzede sergilenen eserler, hem Schliemann’ın 19. yüzyıl sonunda Troya’da gerçekleştirdiği kazılardan kalan parçaları hem de uzun yıllar yurt dışında bulunan ve Türkiye’ye iade edilen eserleri kapsıyor.
Troya Altınları’nın bir bölümü, İstanbul Arkeoloji Müzeleri’nden getirilmiş ve Heinrich Schliemann’ın yurt dışına kaçırdığı eserlerden geriye kalan parçaları içeriyor. Diğer önemli grup ise, 1966 yılında Pennsylvania Üniversitesi koleksiyonlarına dahil edilen eserlerden oluşuyor. Yapılan detaylı analizler sonucu bu eserlerin Troya’ya ait olduğu tespit edilmiş ve Türkiye’nin girişimleriyle, Pennsylvania Üniversitesi Arkeoloji ve Antropoloji Müzesi yetkililerinin iş birliği sayesinde 2012 yılında Türkiye’ye iade edilmişti.Troya Hazineleri’nin hikayesi, Homeros’un İlyada’sı kadar çarpıcı bir geçmişe sahip. 19. yüzyılın sonlarında Troya’da kazılar yapan Heinrich Schliemann, bulduğu altınları Osmanlı yetkililerinden habersiz yurt dışına kaçırmış ve bu hazinelerin çalınması, dünya arkeoloji tarihine damga vurmuştu. Ancak yıllar süren diplomasi ve bilimsel çalışmalar sayesinde, parçalar tekrar vatanına dönerek tarih severlerle buluştu.
Troya Müzesi’nde sergilenen altınlar, sadece görkemli bir tarihî miras olmanın ötesinde, Türkiye’nin kültürel varlıklarını koruma ve geri kazanma konusundaki kararlılığının da somut bir göstergesi olarak dikkat çekiyor. Ziyaretçiler, bu eserler aracılığıyla binlerce yıl öncesinin Troya uygarlığını, yaşam biçimini ve sanat anlayışını yakından keşfetme fırsatı buluyor.
Troya Altınları’nın sergilendiği bu özel koleksiyon, hem Çanakkale’nin hem de Türkiye’nin tarih turizmine büyük katkı sağlıyor ve dünya genelinde kültür mirasına olan ilgiyi artırıyor.





