Çanakkale’nin tanıtımı için yıllarını veren Kaşıkçı, yazdığı eserlerle adeta Çanakkale’nin eksik kalan yanlarını tamamladı.  Çanakkale’nin tarihi geçmişinden sonra, sanatına da el atan Yazar Ahmet Kaşıkçı, son olarak ‘Kültür Kuşları’ kitabı ile Çanakkale’de iz bırakan cesaretli ve girişimci kadınlarının hayat hikayesini kaleme aldı. 

Çanakkale'nin eksikleri üzerine yazdığı kitaplarına yenisini ekleyen Kaşıkçı, hayat hikayesi ve yazarlık serüveninin yanı sıra yazdığı kitaplar hakkında bilgiler verdi.  Yazar Ahmet Kaşıkçı “1946 yılında  Gelibolu’da doğdum. Burada İlkokul ve ortaokulu bitirdikten sonra  Sanat okuluna yazıldım. Sanat Okulunu da başarı ile bitirdikten sonra, Çanakkale Öğretmen okuluna girdim ve o dönemde  okulu erken bitiren tek öğrenciyim.  3 yıllık öğretmen okulunu 4 ayda  bitirdim ve 18 yaşına girmeden öğretmen olmuştum.  İlk tayin yerim ise Gelibolu’nun Bayramiç Köyü oldu.  Göreve başladım ama 18 yaşımı dolduramadığım için bs.na maaş verilmiyordu.  O dönemde ilköğretim  Ekrem Övün,  açığa alınan öğretmenlere verilen üçte iki maaşı bana da verilmesini talimat verdi.  Böylece öğretmenlik mesleğime 18 yaşımı doldurmadan 3’te iki maaşla başlamış oldum.  2 yıllık Gelibolu görevimin ardından gittiğim askerde er öğretmen olarak Adıyaman’da görev yaptım.  Askerlik görevim nedeni ile 3 yıl Adıyaman’da öğretmenlik yaptım.  Büyüklerimizin de isteği ile tayinimizi Çanakkale2ye istedik.  İstediğimize de pişman olduk. Çünkü  bizi Bayramiç’in Kaykılar Köyüne vermişler.  Köye yol bile yoktu.  O dönemin Milli Eğitim Müdürü dedi ki ‘Hocam gidersiniz 6 ay sonra gelir maaşınızı alırsınız’ öyle bir yerdi.  Bu dönemde Çanakkale’de böyle bir yer mi varmış? Diye çok şaşırdık. Büyüklerimizin de araya girmesi ile bizi Ayvacık Ahetçe Köyüne  verdiler.  Ayvacık’ta 4 yıl kaldıktan sonra  Kumkale Okul Müdürlüğü müstakil olarak açılmıştı benim de tayinim oraya geldi.  3 yıl da orda okul müdürü olarak çalıştıktan sonra tayinim Çanakkale Merkez Gazi  okuluna öğretmen olarak geldim.  Küsmeden darılmadan 10 yıl da geçici görev kadrosu ile görev yaptıktan sonra, Turgut Reis Ortaokulu Çanakkale2de parmakla gösterilen okul haline geldi. 1989 yılında yılın öğretmeni seçildim” dedi.
Programda Yaşanan Tecrübeler  Kitaba Dönüştü
Her biri adeta Çanakkale’nin  belleği niteliği taşıyan kitaplarının kültürel ve tecrübe birikintisi ile ilgili de bilgiler veren Ahmet Kaşıkçı “Okulda çalışırken ö dönemin Olay TV muhabiri Turan Nerler,  bana Olay TV’nin Genel Müdürlüğünü teklif etti.  Ben de emeklilik dilekçemi verip orada göreve başladım.  Hem müdür yardımcısı hem de Personel müdürü olarak görev yaptığım süre zarfında  600’e yakın o dönemde Canlı yayın yaptım.  Bir dolu testi,  Üç Renk Çanakkale   programları ile  Çanakkale’nin dağını, taşını, toprağını  bir ben bir de kameramanım Erol Uçar ile birlikte gezerek kayıt altına aldık. O dönem düşünebiliyor musunuz, bir Kameraman bir de ben Çanakkale’nin köylerinde canlı yayın yapıyoruz.  Hem de telefonla. Çok ses getirmişti bizim yayınlar.  Yazdığım bu kitapların birikintileri de o dönemde oluştu.  O birikintiler olmasa ben bu kitapları yazamazdım” dedi. 

Müzelerdeki eser sayısı 3 milyon 900 bin 331 oldu Müzelerdeki eser sayısı 3 milyon 900 bin 331 oldu

İlham Kaynağım Annem ve Anneannem Oldu 
Kaşıkçı, çocukluğunda ve gençliğinde kendisini donanımlı olarak yetiştirenlerin ailesi olduğuna da vurgu yaparak “Benim ilk yazmaya başladığım dönem Sanat Okulunda başladı. İlk defa sanat okulunda ben Duvar yazısı çıkardım.  Bu yazarlığımı da Anneanneme ve Anneme borçluyum.  Fatma Molla ismi ile Gelibolu’da anılan Anneannem, oranın eski moallimelerinden biri.  Annem de onun kalfasıymış.  Bugün bilgi teknolojisine nasıl Google amca diyorsak, o da  dönemde de her şey Anneanneme soruluyordu. Çünkü sorduğun her soruya anında cevabını veriyordu.  Ama tarihi konularda bam başkaydı ve Gelibolu’yu her şeyiyle ben ondan öğrendim.  Bize ilk önce insan olmayı öğreten oydu.  Atatürk sevgisini bana annem ve anneannem öğretti” dedi. 

Okul Yaptıran Şiirin Hikayesi 
Yazdığı kitapların yanı sıra seslendirdiği şiirlere de gönüllere taht kuran ve çoğu da bestelenen şiirlerinden de bahseden ve en unutulmaz şiiri hakkında bilgiler veren Yazar Ahmet Kaşıkçı, dönemin Valisine okuduğu ve okul yaptıran şiir olarak da bilinen o şiirin hikayesini de anlatan Kaşıkçı “Turgut Reis Ortaokulunda sunuculukları hep bana veriyorlardı ben de kendi yazdığım şiirleri okurdum.  Çoğu zaman da sunuculuk yaparken şiirleri kendim yazıyordum.  Bir gün vali geldi, dönemin valisi Erdinç Büyükakalın.  O valimiz şiir ve  Türk Sanat Müziğine çok meraklıydı.  Her 15 günde bir İzmir Türk Sanat Müziği Korusu’nu Çanakkale’ye getirirdi.  Benim şiirlerimi de beğenmiş ve her 15 günde bir okula gelerek şiir dinlerdi.  Bir gün şoförünü  göndererek 35 yaş şiirini dinlemek için geleceğini  bildirmişti.  O dönem İlkokul müdürlükleri kaldırıldığı için benim de okulum depo okulu yapılmıştı.  İlkokul mevzuatından anlayan kimse olmadığı için gelen tüm öğretmenleri benim okuluma gönderiyorlardı.  27 kadrolu okulumda 78 öğretmen vardı ve onların yükü de benim sırtımdaydı. Öğretmenler odasında oturacak yer yoktu. Vali geldi ve ‘Bu nedir?’ dedi.  ‘Burası aynı zamanda depo okulu ve ben diğer büyük sınıflardan bir tanesini ana okuluna çevirdim. O kadar çok müracaat var. Onun için öğretmenlerim dışarda kalmak zorunda kalıyor’ dedim.  Şiiri okumaya geötik ve çok beğendi.  Alkışların ardından gelen özgüvenle valiye ‘Çağ gelişti, irfan değişti,  yaşın 35 değil 40-41 olması lazım’ dedim. ‘anladım senin aklında bir şiir var. 15 gün sonra geleceğim hazır olur mu?’ dedi.  Ben zaten şiiri hazırlamıştım ve ‘olur’ dedim.  Bu şiiri unutmam çünkü ben bu şiir ile ana okulu yaptırdım.  15 gün sonra geldi ve öğretmenler yine ayakta.  ‘Hazır mı Kaşıkçı  şiir?’ dedi.  ‘Hazır, yalnız  öğretmenlerim ayakta, ana okulu yaptırmışım ve bir  kadar çocuk da dışarda  benim bir anaokuluna ihtiyacım var. Şiirimi beğenirseniz ona bir Anaokulu yaptırır mısınız?’   dedim.  ‘Vali ile pazarlık olmaz oku şiirini’ dedi.   Ben de şu dizeleri okudum:  Yaş 41, 41 kere maşallah ömrüme/ Yolun yarısı kesik bir taş gibi düştü önüme/ Sekseni seçtim kendime hedef, Tarancı’dan 10 yıl fazla neyime/ Neyime burada okuduğum kitaplar,  Televizyon dizileri beynimi uyandırdı/ Soluk soluğa tekrar ettiğim  romanlar, karşımda canlanıyor bilim kurgu/Ama o düşlediğim hayat yok, 41 yıl 41 koca gün gibi geçti/ Sanki henüz daha yolun başındayız, ‘hayat 40’ında başlar’ derler ya, demek ki ben şimdi 1 yaşındayım/  Nasıl anlatayım size bilmem ki, Alnımda  bana benzeyen bir hat yok, nerede o masal, o hakikat yok/  Yaş 41, 40 yıldır dinlediğim müzik netleşti/ Gözlerim 40 yıllık yokuşu itti,  doruk noktasındayım her şeyin, her şeyin görünüşü değişti/  Değişen bir bıçağın sırtı mıydı ne,  keskin bir zekanın tarifsiz hazzı  yediğime şüphe  girmiş  yemediğime bahane / Çocukluğumdaki gibi geçmiyor sızı, içtiğim sularda o eski tat yok/  41 yıl 41 koca gün bibi geçti, şimdi daha işim başlındayım/ Yaş 41, 41 yılda değişmeyen şeyler de var elbette/  Gönlüm Cahit Sıtkı ile her gün sohbette, iktidar, aşk, müzik,  para  her gün güreş tutmakta  canla başla sklette/ Canım, delikanlılığım,  geçmişe baktıkça hıçkıracağım, 40 yıl aramakla geçti günlerim, bulursam akrebini koparacağım o saat yok. Dedim ve şiir bitti.  Vali de şiirden etkilenerek ayağa kalktı ve ‘Demek ki ben şimdi 6 yaşındayım’ diyerek yaşını  da öğrenmiş olduk.  Daha sonra o şiir yaş belirleyen şiir olarak okunmaya başlandı. Yanındaki vali yardımcısına ‘Hak etti mi anaokulunu?’ diye sordu. Vali yardımcısı da onaylayınca  o yaz mana Turgut Reis Ortaokulunda ana okulu yapıldı. Onun için bu şiirimi unutmam.  

Müdürlüğü bırakıp TV’ye geçtikten sonra Çanakkale’nin ilklerini işlemeye başladım.  Anneannemin vasıtası ile biriktirdiğim bilgileri kaleme dökmeye başlamıştım.  Atatürk’ün hayatını işlerken öğretmenler günlerinin kutlanmaya başlandığı 1982 yıllarında şiir yarışmaları başlamıştı.  O şiir yarışmalarına katıldığımda ‘Bir Öğretmenim var’ şiiri ile  Çanakkale birincisi olmuştum. Daha sonra Türkiye Çapında okundu.  Atatürk’e Adadığım bu şiiri Hüseyin Yıldız arkadaşım dönemin Başbakanı Turgut Özal önünde seslendirmişti” dedi. 

Rehberlere İlham Olan Kitap 
Öğretmenlik ve TV programcılığının yanı sıra bir dönem gönüllü rehberlik de yapan, ardından Alan kılavuzu olarak Çanakkale’ye gelen ziyaretçilere 109 yıllık Çanakkale Savaşlarını ve ruhunu da aşılayan Ahmet Kaşıkçı, o dönemde Çanakkale’yi anlatan rehberlere ilham olan kitapları hakkında da bilgiler vererek “TV programcılığının ardından Gelibolu Tarihi Yarımadasının tarihine merak sarmıştık.  O dönemde de Turizm Tanıtma Derneğine üye oldum.  Daha sonra başına da geçtiğim derneğe 12 yıl başkanlık yaptım.  O dönem boynuma bir kokart asmıştım ‘Çanakkale Turizm Tanıtma Derneği Başkanı Gönüllü Rehber’ diye. Kimseden para almadan gezdiriyordum.   Ancak gönüllü rehberlik yasak olduğu için bu gönüllülük mahkemelik olmama neden oldu.  Ondan sonra Alan Kılavuzlarını kurduk kokartlı rehberlere karşı.  Bu dönemde bir kitap yazdım ‘Gelibolu Dedim Zaman Durdu’  diye bir kitap yazdım.  Yarımadanın gezi rehberi niteliğinde hazırladığım bu kitabı, gelen ziyaretçilere dağıtıyordum hem  buraları öğrensinler hem de  gittikleri zaman hatıra olarak saklasınlar diye. 12 bölgenin yer aldığı bu kitapta Yarımadanın 12 bölgesinin tanıtımını yapıyorum.   Alan Kılavuzu olarak Konyalı çiftçiler grubunu gezdirirken, 57 Alay’da  gözüme başka bir grubu gezdiren kokartlı rehber ilişti.  Kokartlı rehber benim kitabımı  okuyarak gelen turistleri gezdiriyordu.  Ben de onun bir fotoğrafını çektim ve iyi ki o fotoğrafı çektim.  Kaçak rehber var diye beni de şikayet etmişler ve jandarma beni aldı.  Eceabat İlçesinde  savcılığa gittim.  Ben de kendimi tanıttım ve gönüllü olarak gezilere katıldığımı belirttim.  Ve dedim ki ‘Ben Çanakkale üzerine kitaplar yazıyorum, gelen misafirlere de hediye ediyorum, beni şikayet etmişler ama  gördüm ki kokartlı rehber benim kitabımı  okuyarak konuklarını bilgilendiriyor’ dedim ve fotoğrafı da gösterdim.  Beni dışarı çıkardılar ve yarım saat sonra beni içeriye çağırdı.  ‘Araştırdım baktım, kitabını da gördüm’  savcı  haklısın dedi ama kanun ve yönetmeliğe göre rehberlik yapmanız yasak dedi. Daha sonra alan kılavuzluğu adı altında Çanakkale’yi tanıttık” dedi. 

Çanakkale’ye Dokunan Kadınların Hikayesine Yer Verdim 
Ahmet Kaşıkçı, Çanakkale’de iz bırakan  kadınları da eserlerinde yer vererek ilgi gören iki ayrı esere imza attı. Çanakkale’de İz Bırakanlar ve Kültür Kuşları kitapları ile Çanakkale’de iz bırakan kadınların hayat hikayesine yer verdiğini dile getiren Kaşıkçı “Geldiğimiz süreçte kitaplarımı çoğaltmaya başladım ve Çanakkale’de ne eksikse onu yazmaya çalıştım.  Çanakkale’de baktım ki kadınların rolü çok fazla.  Bu sadece Çanakkale’de değil, Kurtuluş Savaşında da Atatürk’ün bilhassa  Kara Fatma’yı, çocukların üzerindeki örtüyü alıp mermilerin üzerine örttüklerini gördükten sonra  sırf onun için Cumhuriyeti kurduğunu sanıyorum ki  Avrupa’daki kadınlar seçme ve seçilme hakkına sahip değilken  Atatürk bu hakkı Türkiye’de veriyor.  Ama son dönemler maalesef kadınlarımıza karşı iyi uygulamalar olmuyor.  Ancak Bu ülkeyi kadınlarımızın kalkındıracağı inancımla öncelikle ‘Çanakkale’de İz Bırakanlar’ kitabımı yazmıştım.  Cumhuriyet döneminde yaşayıp da Çanakkale’de büyük işler başaran kadınlarımızı yazdım.  Bu kitabım ilgi görünce de hali hazırda Çanakkale’de faaliyet gösteren  kadınlarımızın 38 tanesini ‘Kültür Kuşları’ adı altında  kaleme aldım” dedi. 

Vakıflar Kralı Cezayirli Hasan Paşa 
Sadece yakın tarih değil, Osmanlı ve Antik Dönem tarihlerine de eserlerinde yer veren Kaşıkçı’nın bir başka eseri ise Çanakkale’ye yaptıkları ile kendisini de şaşırtan Cezayirli Ahmet Paşanın hikayesi olan Hasanlı Paşa  oldu. Kitap hakkında bilgiler veren Ahmet Kaşıkçı “ Hasanlı Paşa kitabımda ise Cezayirli Hasan Paşa’nın hayat hikayesine  yer verdim.  Hasan Paşa’nın yaptıklarına benim de aklım ermedi.  Hasan Paşa Çanakkale Topraklarını çok iyi tanımış ve Kaptan-ı Derya olduktan sonra Osmanlı donanmasını  Çanakkale’de konuşlandırmış.  Troya’nın tarihini de ezberlemiş adeta.  Onun için donanmayı Troya’nın altına konuşlandırıyor.  Ayrıca binlerce vakıf kuran Hasan Paşa bana göre Vakıflar Kralı.  Çanakkale’de hala üç tane vakfı var.   O kadar önemli bir insan ki bu olmasa Osmanlı Devleti 1700’lerde yok olacaktı.  Çünkü o dönemdeki Rus Kraliçesi Katerina  Osmanlı Devletini yok etmeye and içmiş.   İngiltere ile anlaşıp Donanması ile Cebeli Tarık boğazından Akdeniz’e giriyor.  Osmanlı Karasularına giren kraliçenin donanması Çeşme’de Osmanlı Donanmasını yakıyor.  H    asan Paşanın gemisi de yanıyor ve savaştan onu aslanı kurtarıyor.  Rus donanması Limni’ye gelerek boğazları kapatıyor ve İstanbul’a yiyecek gitmemeye başlıyor. İstanbul açlığın pençesine düşerken Hasan Paşa yeniden toparladığı donanması ile Limni’den onları kovalıyor.  O zaman Kaptan-ı Deryalık makamına getiriliyor.  Onun sadrazam olduğu dönemde de 3 padişah değişiyor.  Üç padişah da kendisine ‘Padişah Babası’ ünvanını veriyor.  Hasan Paşa 19 yıl Osmanlıyı idare etmiş oluyor.  O idareyi de Çanakkale’den gerçekleştirmiş oluyor.  Troya’nın yanında kendisine kule yapmış ve buradan denizdeki gemi trafiğini seyrediyor” dedi.

Muhabir: Cuma Deren