Çocukluğumdan beri yazın en sevdiğim bölümüne geldik işte! Kışlık hazırlama telaşı neredeyse her evde başladı.



Çocukluğumdan beri yazın en sevdiğim bölümüne geldik işte! Kışlık hazırlama telaşı neredeyse her evde başladı. Herkes bir iki parça da olsa yazın bu güzel nimetlerini kışın da tüketebilmek umuduyla, buzluklara yerleştiriyor.
En sevdiğim dedim ya, kışlık hazırlamak dendiğinde aklıma direkt kaynayan o domatesin kokusu geliyor. Küçüklüğümün anıları arasında yer buluyor hemen. O koca koca kazanlar, komşu teyzeler gelmiş bize, oturmuşuz hep beraber, kaç kilo domatesi rendelemişler bilmem. O zamanlar sayı saymayı bilmediğimden…
Küçükken ne özenirdim onlara yardım edebilmek için, o imeceye dahil olabilmek için can atardım! Henüz küçüksün deseler de bir tane domates verirlerdi elime, oyalanayım diye… Kabuklarını soy, derdi annem. Soy Allah soy! Ne bitmez kabuktu…
Bazen komşu teyzeler çocukları ile birlikte gelirdi, o zaman bizi bir odaya koyarlardı. Orada araba yarışları, bebek bakmacalar, komşuculuk oynardık. Bazense yerden yüksek! Tüm anneler işinin başında ya, kimse bize dönüp bakmazdı bile. Biz de zaten oyunumuzu bölmesinler diye haylazlık yapmazdık.
Yazın en sevdiğim bölümü demem boşuna değilmiş değil mi! bir çocuk daha ne ister ki, evde panayır vardı panayır! Şimdi öyle olmasa da hala kendi kışlık hazırlığımı yaparken aklıma bu anılarım geliyor. Yine de mutlu oluyorum! İyi ki hayatımızın bu kışlık hazırlama bölümü var…