Mimari olarak İstanbul'un gözde binalarından birisi olmasının yanında, manevi olarak da anlamı büyüktür.
Mimari olarak İstanbul'un gözde binalarından birisi olmasının yanında, manevi olarak da anlamı büyüktür. Üsküdar ve Kuzguncuk'ın karşısında yer alan Dolmabahçe Sarayı, birçok tarihi olaya tanıklık etmiş bir yapı. İstanbul'a gittiğim bir gezimde görme imkanım olmuştu ve içerisini gezebilmiştim.Dolmabahçe Sarayı, otuz birinci Osmanlı padişahı Sultan Abdülmecid tarafından yaptırılmış. Osmanlı’nın modernleşme hedefine uygun olarak Batı anlayışı ile tasarlanan Dolmabahçe Sarayı, 7 Haziran 1856 tarihinde kullanıma açılmış. İnşasına 13 Haziran 1843 yılında başlanan bu görkemli sarayın yapımı 13 yıl sürmüş.
Dolmabahçe Sarayı, Garabet Amira Balyan ve oğlu Nikogos Balyan mimarlığında inşa edilmiş. Batı mimarisi baz alınarak yapılan bu saray; Abdülmecid, Abdülaziz, V. Murad, II. Abdülhamid, V. Mehmed Reşad, VI. Mehmed (Vahdeddin) dönemlerinde devlet işlerini yönetme amacıyla kullanılmış. Mustafa Kemal Atatürk de son yıllarını bu sarayda geçirdikten sonra buradaki yatak odasında vefat etmiş.
Saray içerisinde kullanılan mobilyalar, Batı kültürü anlayışıyla tasarlanmışken sarayın birçok bölümünde Doğu kültüründen objeler ve halılar da kullanılmış.
Dolmabahçe Sarayı’nın mimarisi, eklektisizm temel alınarak tasarlanmış. Bu da farklı mimari tarzlardan en iyi kabul edilen özelliklerin alınıp kullanıldığı anlamına geliyor.
Sarayın içindeki bölümleri çeşitlendirmek gerekirse: Selamlık, harem, Saat Müzesi, Camlı Köşk ve Resim Müzesi, bahçe, medhal salon, vezir odası, merdivenler, mabeyn salonu, elçi ve tercüman odaları, zülvecheyn, kütüphane, mavi salon, pembe salon, muayede salonu ve kabul odası, saray bünyesinde gezilebilen bölümler. Ayrıca saray içerisinde Atatürk’ün de bir odası bulunuyor.
Sarayın koleksiyonunda Napolyon’un hediye ettiği piyano, İvan Ayvazovski’nin tabloları, Rus Çarı’nın hediye ettiği iki gri ayı postu ve 124 m2’lik büyüklüğe sahip Hereke halısı gibi eserler görülebiliyor.