Çanakkale’nin kültürel mirasını dünyaya tanıtan Troya Müzesi, bu kez ziyaretçilerini tarihin en naif ayrıntılarından biriyle buluşturuyor: Antik Troas Bölgesi’nde gün yüzüne çıkarılan çocuk oyuncakları. Savaşların, destanların ve büyük kahramanlıkların gölgesinde kalan bu minik eserler, tarihin sadece komutanlardan ibaret olmadığını; oyun oynayan çocukların da binlerce yıl öncesine uzanan sessiz hikâyesini taşıdığını hatırlatıyor. Troya kazılarında ortaya çıkarılan kil ve ahşap oyuncaklar, modern çağdaki oyuncak kültürüyle şaşırtıcı benzerlikler gösteriyor. Günümüz çocuklarının severek sürdüğü plastik atların bir benzeri, o dönemlerde kil ya da ahşap malzemeden şekillendirilmiş minyatür binek figürleri olarak karşımıza çıkıyor. Aynı şekilde, antik çağın küçük kahramanları, tıpkı bugün olduğu gibi tekerlekli oyuncak arabalarını iterek eğleniyordu. Yüzyıllar geçse de çocukların oyunlarındaki hayal gücü hiç değişmedi.
Arkeolojik açıdan önemli izler taşıyor
Bu küçük oyuncaklar, dönemin günlük yaşamına dair en sıcak detayları sunuyor. Oyuncakların üretiminde kullanılan malzemeler, uygulanan form verme teknikleri, yüzeylerdeki aşınma izleri ve basit mekanik tasarımlar, hem aile içinde üretilen el emeği nesneleri hem de erken dönem zanaatkârlığının izlerini ortaya koyuyor. Bu yönüyle oyuncaklar, Troas Bölgesi’nin sosyal yapısına, ekonomik düzenine ve aile içi yaşam pratiklerine ışık tutuyor.
Mizahi bir bakış: Troya Atı’nın minyatürü mü?
Troya Müzesi’nde sergilenen en dikkat çekici parçalardan biri ise küçük bir tekerlekli at figürü. Ziyaretçiler tarafından sıkça “Troya Atı’nın daha güvenli versiyonu” şeklinde esprili yorumlar alan bu minyatür figür, antik dünyanın oyun kültürüne dair keyifli bir pencere açıyor. Kimi arkeologlara göre bu oyuncaklar, dönemin çocuklarına hem eğlence hem de toplumsal rolleri erken yaşta deneyimleme imkânı sunuyordu.
Küçük ellerden doğan büyük hikâyeler
Troya Savaşı’nı anlatan destanlar, çoğu zaman büyük kahramanlara odaklanır. Ancak bugün Troya Müzesi’nde sergilenen bu oyuncaklar, tarihin görünmeyen yüzünü ortaya çıkarıyor: savaşların gölgesinde bile çocukların oyunları, hayalleri ve neşesi vardı. Bu minik eserler, büyük hikâyelerin aslında küçük ellerde başladığını hatırlatan etkileyici kanıtlardan biri olmayı sürdürüyor.
Ziyaretçilerin yoğun ilgi gösterdiği bu özel koleksiyon, Troya Müzesi’nin kültürel mirası yaşatma amacıyla hazırladığı en duygusal bölümlerden biri olarak öne çıkıyor. Tarihe meraklı herkes için hem eğitici hem de ilham veren bir durak niteliği taşıyor.
