Antik Yunanistan, değişiklik gösteren yönetimleri, kültürleri, aile yapıları hatta lehçeleri farklılık gösteren, kent devletlerinden oluşmaktaydı.
Antik Yunanistan, değişiklik gösteren yönetimleri, kültürleri, aile yapıları hatta lehçeleri farklılık gösteren, kent devletlerinden oluşmaktaydı. Küçük Attika eyaletinin bir kenti olan Atina insanları için “Atinalı” ya da “Attikalı” sıfatları kullanılabilir. Yunanistan’ın mirasının büyük bir bölümü Atinalılardan ve savaşlarda yenildikleri dönemlerde bile kültürel üstünlüğünü koruyan, bu kenti seçmiş kişilerden bizlere ulaşmaktadır. Antik Yunanistan’ın birçok kent devletinden sadece biri olan Atina’da, M.Ö.5. ve 4. yüzyılın ilk yarısını da kapsayan Klasik dönem insanlarının gündelik yaşantısına değinelim. Bu dönemde Atina nüfusunun 50.000 civarında olduğu belirtilmektedir.Sabahın erken saatlerinde jüride görevli üyeler mahkemeye gidiyorlardı ve her sene 6000 vatandaş dönüşümlü olarak jüride görev yapmak için seçilmekteydi (jüri 201 ile 1001 kişi arasında oluşuyordu). Atina’da rüşvete ve ahlaksızlığa karşı duyulan korku sebebiyle, jüri üyeleri rastgele olacak nitelikte seçiliyorlar ve sıradan bir vatandaş, jüri üyesi, yargıç ve kanun yapıcı olabiliyordu. Atina adaleti, politikacılara düşmanlık besleyenler nezdinde bile adil görülüyordu. “Ekklesia” adı verilen Yasama Meclisi’nde her vatandaşın konuşma hakkı bulunuyordu. Boşboğazlar susturulurken, konu ile ilgili mantıklı ve etkili konuşanlar susturulamazdı ve etkili konuşanlar kendini de tanıtmış oluyordu.
Kadınların ev için gereklilikleri üretmeleri ve kölelere dayalı bir sistem olduğu için erkekler eğlence ve zevke fazla vakit ayırabiliyorlar, Pazar yerinde dolaşarak dükkanları gezip, hamama gidebiliyorlardı. Agora’da ne yapıldığını izledikleri gibi aynı zamanda kimin ne yaptığını da gözlemliyorlardı. Atinalı bir erkeğin günü, dışarıda kamuya açık yerlerde geçiyordu. Sabah uyanıp yatağından kalkınca soğuk suyla duş alıyorlar ve şaraba batırılmış ekmekle kahvaltı ediyorlardı. Erkekler politika yapıp, mahkemelere katılabiliyorken, kadınlar bu faaliyetlerin dışında tutuluyorlardı. Erkek çocuk şafak vakti kalkıp kısa bir banyodan sonra, yedi yaşından itibaren okula gider ve eğitim zekâsı, müzik ile bedenini geliştirecek çalışmalar yapardı. Atinalı erkeğin idealleri, bedeninin, ruhunun ve aklının sağlamlığı olarak görülürdü. Öğlen uykusu pek yoktur ve hatta öğlen güneşi altında palaistra’da (güreş alanı) güreşen oğlanlar ifade edilmektedir.
Antik yazar Hesiodos, “İşler ve Günler” adlı eserinde, hasat zamanı işçilerin güneş doğmadan kaldırılmalarını önerir. Güneş yakmaya başladığında, gölgeye çekilip şarap içilir ve keçi peyniri yenilirdi. Halk tuvaletleri hakkında fazla bulgu olmadığı gibi, ev bahçesinde kalastan yapılmış bir tuvalet bulunabilirdi. Kente ulaşan su, çeşmelerden doğal kaynak gibi akmaktaydı ve ayrıca kuyularda kullanılıyordu. Evlerde kölenin ya da aileden birinin başından aşağı su dökmesiyle duş yapılabildiği gibi kadınlar ve erkekler çeşme binalarında da duş yapabiliyorlardı. Kadınların inzivaya çekilmeleri arzulanırken, fakir ailelerin kadınları tarlada çalışmak, hayvan gütmek ve ev bütçesine katkıda bulunmak zorundaydı. Kadınlar dükkân işletebilir ve bazıları erkekleri eğlendirmek üzere kiralanabilirdi.
Öğlen yemekleri genellikle ekmek, keçi peyniri, zeytin, incir gibi yiyecekler ve varsa baharat, bal, meyve ile yapılıyordu fakat evin erkeği sabah alışverişinden malzeme getirmemişse öğle yemeği es geçiliyordu. Çocukların ve bebeklerin oyuncakları bulunuyordu. Evlerde mutlaka köpek, kedi, maymun, kaplumbağa gibi ev hayvanları bulunuyordu. Tiyatrolarda, asla şiddete yer verilmiyordu. Oyunlar hayatın bir parçasıydı, özellikle kadınlarca “aşık” oynanıyor, havaya atılan aşık kemiği, elin tersiyle yakalanmaya çalışılıyordu. Zarlarla, oyun tahtalarıyla oynanan çeşitli oyunlarda bulunuyordu. Ev içlerinde top oyunu ve dans eğlenceler arasındaydı. Kadınların, aile bütçesini gözetmek, yeteri kıyafet bulundurmak, kilerlerin durumunu denetlemek, hasta hizmetkarların bakımı, hizmetçilere yün eğirmeyi ve ev işerini öğretmek gibi işleri de olduğu gibi, en önemli görevlerinden biri kumaş dokumaktı. Saygın bir kadın pelerin gibi olan “himation” giyer ve hatta sokağa başı açık çıkmazdı. Kızılcık otu ve dut gibi bitkilerden ruj yapılıyordu ve bazen de uzun kullanımda ölümcül olabilecek kırmızı kurşun kulllanılıyordu. Kaşlar kandil isi ile koyulaştırılıyordu. Atina’da erkekler ile kadınların saç biçimleri basitti ve erkekler kısa saçlıydı. Kadınlar için en büyük şeref, başlarında taşıdıkları diademlerdi. Erkekler ve erkek çocuklar öğleden sonralarını spor alanı olan “gymnasion” ve güreş alanı “palaistra”da geçirirlerdi. Şehrin dışında olan meşhur eğitim alanı Akademia ile Lykeion ve Kynosarges bulunuyordu.
Kamu binaları ihtişamlıyken, evler ise mütevazi şekildeydi ve ev eşyaları basit ve portatifti. Kaliteli çanak-çömlekler duvara asılıyordu. Akşamüstü ev halkı mutfağa yönelir ve yemekleri ısı ile dumandan ötürü dışarıda pişirmeyi tercih ederlerdi. Ekmekler buğday ve daha dayanıklı olan arpadan yapılabiliyordu. Akşam yemeği ziyafeti önemli rol oynamaktaydı ve erkekler arkadaşlarıyla yemek yemekten hoşlanırlardı. Aile yemeği değilse genelde kadınlar sofrada yer almaz, erkekler ise uzanarak yerlerdi. Akşam iki bölümden oluşurdu; Asıl akşam yemeği (deipnon) ve içki partisi (symposion). Atinalılar yeme içme konusunda azla yetinmeyi bilen bir toplumdular. Symposion’da sadece içki içilmezdi ve önemli konular ile sohbetler edilirdi. Eğlencelerde sohet, şiir, şiir yarışmaları, şarkı, müzik yer alırdı. İçkide aşırıya kaçmazlar ve 3 ölçek suya 1 ölçek şarap karıştırılarak içkiler hazırlanırdı. Bira bilinmemektedir ve alışılmış bir içki değildir, hatta Aristoteles, şarabın insanı yüz üstü, biranın sırt üstü düşürdüğünü söyler. Üç kadehten fazla içenler hoş karşılanmazdı ve kusma ile şiddet devreye girebilirdi.
Devrim Demir
10.03.2021
10.03.2021