Efendim, dün mesai saatim dolsun diye yelkovanın gözünün içine bakarken;

                 
Efendim, dün mesai saatim dolsun diye yelkovanın gözünün içine bakarken; yazı işlerinin en genci, abi müsait misin, diye sorunca Agah otobüs kaçtı dedim içimden. Dökül demeye kalmadan, abi ben akşam rüyamda Freud’u gördüm, demesiyle içtiğim suyu püskürtmem bir oldu. ‘Oğlum bi işiniz de düzgün olsun, rüyanda Freud görmeyeceksin gördüğün rüyayı adama göre yorumlayacaksın’ dedim ama kafası yere eğilince yine içim dayanmadı. Düşünde bilim insanı görmek hayra işarettir, mesleğinde ilerleme kaydedeceğine dalalettir konulu bir rüya tabirine girişerek uzun bir izahat verip yanımdan mutlu ayrılmasını sağladım. Tabi kaçan seferden dolayı da Oedipus’a kadar kim varsa hayırla yadettim.

Şu gazetede bedavaya yapmadığımız bir psikolojik danışmanlık kalmıştı o da tamamlandıysa ne güzel.  Agah senin ne derdin var diye soran yok. Herkesin derdiyle dertlenmek kolay mı? En süper ego bende diye idini koparan bizim çay ocağında. Bu konular tam ‘benlik’ ama insan bu kadar görmüş geçirmiş diye üstüne gelinmez.
 Ertesi gün; Binnur Kaya çay demliyor muydu, diyerek sabah kahvesini bıraktım patronun masasına. Ne diyosun sabah sabah bakışına, oldu olacak kırmızı koltuk atalım aşağıya gelen uzansın diyerek cevap verdim. Kahvenin yanındaki lokumu bir atışta kulağımın arkasına denk getirdi. Sadece topuğu suya girmeyen Aşil gibi özenle koruduğumuz kulağımızın arkası da nasibini almış oldu patrondan.