Eski mektep hatıraları su yüzüne çıkınca, insan ister istemez siyah önlüklü renksiz fotoğraflarla geçmişe doğru moda deyimle ‘’sörf’’ yapmaya başlıyor. Fotoğrafları büyütme imkanı olmadığından, resimlere doğru eğilip biraz da gözleri kısarak ayrıntılara bakmaya çalıştığımda kolalı yaka zulmünü boğazımda hissetmeye başladım. Kız talebelerinin dantelli yumuşacık beyaz yakalarına karşın biz erkeklerin, giyotinini yanında taşır gibi keskin yakalara neden mecbur edildiğimizi küçük aklım almazdı. Tahminim odur ki bu yakalardan bıkmış bir erkek evladı, büyüyüp de bir makama gelir gelmez ilk kararını erkek çocuklarını bu garabetten kurtarmak için vermiştir. Belki de yüksek tahsilatını yaparken ki yegane motivasyon aracı sıcaklar gelip de terlediğinde ikiye katlanan bu eziyetti kim bilir.
Efendim bu kulunuz da önce çay ocaklarını örgütleyip sonra da bir şekilde esnaf sanatkarlar odasının başına geçtiğinde ilk icraatı, erkek berberlerinde yapılan zulmü durdurmak olacaktır. İlkokulda pamuk gibi kumaşlarla sarmalanan boyunlara sahip hanım kızlarımızın saçları, şimdi de o narin boyunlarına havlular, tek kullanımlık peçeteler sarılarak özel tasarlanmış küvetlerinde tavana doğru bakarak konfor içinde kokulu şampuanlarla yıkanırken, maazallah şu anda erkek berberinde olsak el ense çeken pehlivan gibi boynumuzda bir el ile, burnumuz lavaboya ha değdi ha diyecek diye helak olurken çeşmeden bir türlü ayarlanamayan suda üşümekle yanmak arasında gelip gitmek vardı, diye hallerine şükrediyorlar.
Patrona gidip, ben artık eğilmek istemiyorum geriye yaslanıp saçımı yıkatmak istiyorum, dedim. Sinirden konunun başını anlatmayıp yekten böyle söyleyince Agaah sesi iki duvar arasında gitti geldi. Ben tonlamasından ve geçmiş tecrübelerimden repliğini zihnimde tamamlayıp çok da menziline girmeden çay boşunu aldım ve çıktım.