'Beldelerin güzeli cihad yeri Gelibolu' diye bahseder Envarül Aşıkin kitabında Yazıcızade Ahmed Bican şehri Gelibolu'mdan...

Piri Reis'in dünya haritasını çizdiği Osmanlı'nın payitahtı adına destanlar şiirler yazılan güzeller güzeli boğazın incisi iki yakası bir araya gelmeyen mağrur memleketim...
Dedelerimin nenelerimin doğduğu büyüdüğü ev bark sahibi oldukları hayatlarını sürdürdükleri Bulgaristan'dan, Selanik'ten göçe zorlanıp vatansız bırakıldıklarında, bir lokma bir hırkayla yollara revan olduklarında, biz şimdi nereye gideriz diye kara kara düşündüklerinde bir arkadaşının "Gelibolu'ya gidin. Orda toprağa adam diksen adam yetişir" dediği Gelibolu'm... Yeli bol Gelibolu'm...
 
40 yılımı geçirdiğim sokaklarında koşup oynadığım çocukluğum gençliğim anneliğim özlemlerim hayallerim sevdiklerim sevmediklerim kırgınlıklarım küskünlüklerim sevildiğim sevilmediğim bağrına en sevdiğimi sakladığım Gelibolu'm...
 
Nerelisin diye sorduklarında gururla Geliboluluyum dediğim hatta çok büyük konuşup Gelibolu'dan başka yerde yaşayamam dediğim memleketim...
 
Denizine güneşine yağmuruna taşına toprağına erenine evliyasına tarihine hayran olduğum şehrim... Sayfalarıma adını verdiğim arama motorlarında Gelibolu yazınca Belediyenin sitesinden önce benim sayfalarım çıkan şehrim. Çanakkale'nin ilçesi ama başlı başına, başına buyruk bir şehir...
Yatırımcıların unuttuğu yeterli istihdamın olmadığı, bir zamanlar yeterli doktoru olmadığı için ki bu yüzden iki evladımı Çanakkale'de dünyaya getirdiğim, bu yüzden kimliklerinde doğum yeri Çanakkale yazar…(olan doktorlarda günde yüzlerce hastaya bakmak zorunda kaldığı ) türlü zorluklarla Çanakkale'ye gelmeye mecbur kaldığımız  emekli yatağı yazlıkçıların tercihi Gelibolu'm...
 
2016’nın son çeyreğinde veda ettiğim memleketim. Artık Çanakkale'nin ekmeğini yiyip suyunu içip havasını koklayıp insanlarını dost edinmeye çalışsam da bir zamanlar bir paylaşımımda "Bazen sadece uzaktan bakmak istersin" dediğim Gelibolu'm. İçine girince sıradanlaşır ya her şey belki de o sıradanlığı yitirmemek adına uzaktan bakmak istersin doğduğun topraklara. Her gün işe gelirken Aynalı Çarşı'nın önünde elleriyle saçlarını düzeltip selfie çekilenleri gördükçe bir garip oluyor içim... Çarşı esnafına sorsan her gün aynı bir fark yok git gel aç kapa ama o şehre özlemle merakla dışardan ziyarete gelenler için durum hiçte öyle sıradan değil işte...
 
15 gün önce gittiğimde Gelibolu'ya gördüğüm manzara beni çok üzdü zaten son 2 yıldır iyice viraneye dönmüştü her yer kazılmış kırık dökük sahildeki mekanlar kapalı  mühürlenmiş yıkılmıştı sözüm ona yeniden yapmak için güzelleştirmek içindi bu yapılanlar tamda yaz mevsiminde olacak iş miydi bu? Hadi Gelibolu'nun halkını geçtim dışardan gelen misafirler hiç mi düşünülmüyordu insanlar misafirini alıp bir çay bahçesine götürmese miydi? Asya ile Avrupa kıtasını birbirine bağlayan bir geçiş güzergahı şehre reva görülen bunlar mı olmalıydı?
Kullanmayı çok sevdiğim biz üvey evlatmıyız lafımı etmeden geçemeyeceğim...
İskele yıkık kırık parkların bahçelerin yerinde yeller esiyor her yer toz toprak bu mudur boğaz manzarası?
Bari şey yapsaydınız hani binaları restore ederken file çekerler yada inşaatların etrafına projenin bitmiş halinin fotolarını koyarlar ya insanlar bakar fikir yürütür....
Yani suyun öbür tarafı tarumar şehri Gelibolu'm viran üzgün boynu bükük gözünde her an düşmeye hazır iki damla yaş.... Yıllardır verilen sözler vaatler gerçekleşmeyen projeler bitmeyen kazılar yenilenmeyen yıkılmaya terk edilen yerler yıkılmış ama enkazı kaldırılmayan kalpler...
Of ki ne of söylenecek o kadar çok şey var ki...
Geçmişimizdir bizi yaşatan hayallerimizdir ayakta tutan, yazlık sinema tadında panayır coşkusunda festival kalabalığında içinde kuyu bulunan evler sıcaklığında... Yeniden doğ Gelibolu'm küllerinden Zümrüdü Anka misali doğ ki yıllarca beklediğimize değsin...
Bükük boynun yeniden doğrulsun hak ettiğin ama bulamadığın değerin anlaşılsın bekliyoruz gönlümüzle...
Sevgilerimle