“Kırma dostun kalbini, onaracak ustası yok. Soldurma gönül çiçeğini, sulamaya ibrik yok.”  Demiş Yunus Emre ne güzel demiş...

“Kırma dostun kalbini, onaracak ustası yok. Soldurma gönül çiçeğini, sulamaya ibrik yok.”  Demiş Yunus Emre ne güzel demiş...
Ne yazık ki kırmamak kırılmamak elde değil. İnsanız sonuçta çiğ süt emmişiz dilimizin de kemiği yok maalesef...
Hele ben normalden daha uzun süre emince o çiğ sütten tahmin edebilirsiniz ne kadar patavatsız olabileceğimi ;)
En son söyleyeceğimi en baş söyleyip çıkarım işin içinden ;)
Kötü bir huy biliyorum...
Elimden geldiğince kimseyi kırmamaya çalışıyorum ama bazen istemeden de olsa kırabiliyorum...
Kırıldıklarımı ise hiç saymıyorum...
Kırıldıkça mı daha kırılgan ve kırmaya meyilli olur bir insan? Hayat şartları mı ister istemez canını burnuna getirir? Yoksa hep kendi menfatini düşünen bencil insanlar yüzünden mi sabrı taşar?
Bir çok sebep var... Size hangisi uyuyor?
Sizin kırılma noktalarınız nelerdir?
Ayrıca "Kalb kırmak, Kâbe'yi yetmiş defa yıkmaktan daha kötüdür" buyurulmuştur. iyi olsun, kötü olsun hiçbir insanın kalbini incitmemelidir. Allahü teâlâyı en çok inciten, küfürden, inkârdan sonra, kalb kırmak gibi büyük bir günah yoktur.”
Ve Mevlana Hazretleri ne güzel söylemiş
“Kâbe, Azer’in oğlu Halil İbrahim’in yaptığı bir binadır. Kalp ise, yüce Allah’ın nazargâhıdır. Bu sebeple, bir gönül yıkmak, bin kâbe yıkmaktan daha kötüdür”
Keşke biraz daha sabırlı biraz daha duyarlı biraz daha hassas olabilsek...
Keşke iki düşünüp bir konuşabilsek... 
Keşke "Kalbe gelen her kötü söz ve düşünce söylenmedikçe ve buna uygun hareket edilmedikçe günah olmaz " müjdesini hep hatırımızda tutsak ne güzel olurdu ve dünya daha  yaşanılası bir yer olurdu öyle değil mi?
Bugün de böyle olsun bakalım. Neşeniz mutluluklarınız daim olsun. Yüzünüzden gülücükler eksik olmasın.
Kalın sağlıcakla...