Geçen günlerde ülke olarak tarihi bir rekor gününe uyandık.

Geçen günlerde ülke olarak tarihi bir rekor gününe uyandık. Dolar, 9.22 oldu. Yakında temel gıda ihtiyaçlarımızı bile alamayacak olmamızdan tedirgin oluyorum. Hali hazırda genlerimizde var olan bu arketipi, 21. yüzyılda ‘çalışan bir genç’ olarak yaşıyor olmam oldukça üzücü. Oysaki küçük bir çocukken araba alma hayali kurardım bu yaşım için. Şimdi, -gerçekten- mutfak alışverişlerimden oluşan bir yığın krediyi ödüyorum. Çok daha kötü durumda olanlar var, evine ekmek dahi alamayan olan insanlar tanıyorum. Sonumuz hayrolsun.

***

İletişim Fakültesi mezunu olmanın avantajları

Yoktur.
Yani böyle bir avantaj yok. Herhangi başka bir meslek için lisans mezuniyetinin birebir olması şartı aranırken, medya sektöründe çalışmak için böyle bir şart yok. Örneğin mimar olmak istiyorum, öyle gidip olamam ki, mimarlık bölümünü 4 yıl okumam gerekiyor. Olması gereken de sizce bu değil mi? Bu sene, ülke genelindeki pek çok üniversitenin mühendislik fakülteleri kontenjanlarını tamamlayamadı. Ancak iletişim fakülteleri, full kontenjan eğitim vermeye başladı. İletişim fakültesinde azami 3 bölüm olduğunu varsayacak olursak, her bölümün senelik 100 kontenjan açtığını da düşünürsek, her sene mezun olan 300 kişi bu mesleği nasıl yapacak? Sektöre zaten oldukça az iş ilanı düşüyor, üstelik ücretler de minimumda tutuluyor. İşi öğrenmek için pek çok işyeri ücretsiz stajyer çalıştırmayı tercih ediyor. Yine de bence en kötüsü, medya sektöründe çalışmak için herhangi bir şart aranmaması. Tabii tecrübe istiyorlar ancak senelerce ücret almadan çalıştıktan sonra tecrübe sahibi olabilirsiniz. TRT bile, 2015’ten beri düzenlediği Geleceğin İletişimcileri yarışmasına katılmak için yalnızca İletişim Fakültesi öğrencisi olması şartını kaldırarak, “Yarışmaya katılacak adayların; ülkemizde eğitim ve öğretim hizmeti veren veya yurtdışında olmakla birlikte Türkiye ile işbirliği içerisinde olan üniversitelerde eğitim gören ön lisans ve lisans öğrencileri olması gereklidir” şeklinde tüm bölümlere açık olacak şeklinde düzenledi.
Ben size iletişim okumayın demiyorum, okuyun tabii ki ama hobi olarak. Zira öğrendiğiniz hiçbir şey sektör ile aynı olmuyor zaten.

***

Geçtiğimiz köşelerden birinde yazmıştım, Çanakkaleliler araba kullanmayı bilmiyor diye. O gün yazarken, ‘acaba radikal bir önerme mi sunuyorum, hiç mi bilen yok?’ diye düşünmüştüm ancak artık tamamen haklı olduğumu düşünüyorum. Trafik çok da tehlikeli bir şey değil aslında, insanlar tehlikeli. Zaten araba sürmek kadar zor bir şeyi, o gergin bir sınavı geçerek, nasıl bu kadar çok insan yapabiliyor? Lütfen dikkat edelim, lütfen… Zaten ekonomimiz kötü…