Çoğu kişinin aklına takılan bu soru için çok güzel bir metin buldum. Buyrun...
"Satranç bir spor mudur? Bu soru, satranççıların pek umurunda olmasa da, yine de spor camiasında sıkça sorulan bir sorudur. Fakat bu sorunun cevabı, spor camiasında henüz tam olarak netlik kazanmamıştır. Çünkü hâlihazırda satranç, kimilerine göre bir spor, kimilerine göre ise spor değildir.Meselâ Gazi Muhammed, satrancı sembolizm çerçevesinde değerlendirerek onun bir spor olduğuna hükmetmektedir: “Dünyada veya tarihte, farklı düzeyde sayısız hakikati işleyen bir sembolizme sahip olduğundan, satranç kadar derin –ona eşit olan başkaları olsa bile– bir oyun ya da spor yoktur.”(30)
Atilla Erdemli ise, satrancın bir spor olmadığını ilkin satrancın “sportif performans”a sahip olmamasıyla izah etmeye çalışır.(31) Satranç için “Kafa Sporu”, “Düşünce Sporu”, “Akıl Sporu” gibi deyimler kullanılsa da, yine de onun bir spor olarak algılanamayacağını söyleyen Erdemli, “satranç, asla küçümsenemeyecek ölçüde zihnî enerji, dikkat ve yoğunlaşma isteyen, oynayana haz veren, dahası insanı geliştiren bir oyundur, fakat spor değildir”, der.(32)
Spor eğitimi kariyerinde kendisine öğretilen spor tanımları içerisinde satrancı bir türlü spor yerine koyamadığını söyleyen Ankara Üniversitesi Beden Eğitimi ve Spor Yüksekokulu Öğretim Üyesi Ertan Kılcıgil, uluslararası bir spor örgütlenmesiyle resmiyet kazanan ve kabul edilen bir olgunun içine çomak sokmak gibi bir düşüncesinin asla olmadığını, fakat satrançla ilgilenen kişilerin de, hiçbir zaman kendisini ikna edemediğini söyler ve neticede şu hükme varmaktadır: “Satranç, modern hayatın kültürlenme eğitiminde, dünyaya bakış açısını geliştirme ve düzenlemede, analitik bir kafayla düşünme yetisini geliştirmede, tartışılmayacak kadar derin ve engin katkılar sağlar. Çünkü, düşünsel ve kültürel bir olgudur, aktivitedir, ama asla spor değildir.”(33)
Satrancın bir spor olup olmadığını Olimpiyat Felsefesi zaviyesinden değerlendiren Kılcıgil, olimpiyat oyunlarında bir doviz olarak kullanılan “Citius, Altius, Fortius”, yâni “daha hızlı, daha yüksek, daha güçlü” sözünden hareketle, satrancın daha hızlı, daha yüksek ve daha güçlü mü olup olmadığını sorgulamaktadır. Kılcıgil'e göre satranç “daha hızlı” olarak algılanamaz, çünkü; rakibe, “haydi oyna sıra sende, ne bekliyorsun” diyemezsiniz. “Daha kuvvetli” olduğu şeklinde de algılanamaz çünkü bu, fizyolojik bir zorlama ve gelişme anlamındadır. “Daha yüksek” olduğu şeklinde algılanabilir ama bir şartla, eğer ki rakipleri yenerek şampiyon olmak anlaşılıyorsa; fakat buradaki daha yükseğe kavramı, fizyolojik bir zorlama ve vücut sınırlarının zorlanması, araçlı veya araçsız daha yükseğe anlamındadır.(34)
Kılcıgil, burada Olimpiyat Oyunları Felsefesi zaviyesinden satrancın bir spor olamayacağına hükmetmektedir, fakat bugün Uluslararası Olimpiyat Komitesi tarafından satranç, 15. Asya Oyunlarına dahil edilerek onun “olimpik spor” olma yolunu açmıştır.
Kılcıgil, değişik açılardan da satrancın bir spor olmadığını kritik etmektedir. Şöyle ki, çok çeşitli konularda uzman kişilerin zaman zaman insanların kendi sağlıklarını düzenlemek veya korumak için önerdikleri spor egzersizleri, fiziksel aktivite anlamındadır. Kolesterolü yüksek ve şişman bir kişinin, sağlığını düzenlemek için doktordan aldığı öneri, hiçbir zaman “oturduğunuz yerde iyi bir rakiple düzenli olarak en az günde yarım saat satranç oynayın olmaz. Yani sporda mutlaka fizyolojik bir zorlama olması lazım, sporun en temel, en birinci şartı budur.(35)
Bu mevzuuda Kılcıgil'e katılmamak mümkün değildir. Gerçekten de satranç, bütün yönleriyle sporun ifade ettiği mânâyı tam olarak temsil etmez, yansıtmaz. Ancak, satrancın bütün yönleriyle spordan uzak olduğu söylenebilir mi?
Bugüne kadar satranç hakkında pek çok ilmî çalışma yapılmış ve zihin üzerindeki etkisi araştırılmıştır. Başta zekâ, muhakeme ve problem çözme olmak üzere, hızlı okuma, doğru kavrama, şekil ve uzay bilgisi, zihnî ve fikrî gelişim, özgüven ve karar verme, dikkat, hafıza ve hayal gücü, planlı düşünme ve analiz yapma gibi pek çok aklî ve ruhî özellik, satranç vesilesiyle daha da geliştirilebilir olduğu ilmî araştırmalarda ortaya konmuştur.(36) Satranç ayrıca, fertlerde derin düşünceye dalma ve başarıya odaklanma, azim ve sabır, zamanı iyi kullanma ve yönetme ve konsantrasyon gibi özelliklerin de geliştirilmesinde müspet yönde etki etmektedir.(37)
Satrancın problem çözme, muhakeme ve zekâya olan müspet katkısından dolayı “zekâ sporları” kategorisinde değerlendirilmesi, onun bir spor olduğunu gösterir mi? Satranç eğer ki bir spor olarak kabul edilecekse, zekâyı çalıştıran ya da zekâ gelişimine katkıda bulunan veya bulunulacak olan diğer tüm faaliyetler de, meselâ matematik, mantık, felsefe vs. birer spor olarak kabul edilmeli; öyle değil mi! Burada şöyle bir eleştiri getirilebilir: Satrancın bir spor olarak kabul edilmesi, onun bir müsabaka formunda ele alınıyor olmasıyla doğrudan alakalıdır. Tamam da, sadece satranç mı, pek çok faaliyet, meselâ matematik, mantık ve felsefe birer müsabaka formunda ele alınabilir. Eski Yunan'da bunun örnekleri pek çoktur: Meselâ “sofistlerin faaliyeti tamamen spor alanında gelişmektedir. Seyirciler iyi atılan bir laf karşısında gülmekte ve alkışlamaktadırlar. Bu tam bir oyundur: Rakipler bir söz düellosu yaparlar; birbirlerini nakavt ederler; verilecek her cevabın yanlış olacağı tuzaklı sorular sormakla övünürler.”(38)
Eski Yunan'dan Rönesansa, oradan da günümüze kadar geçen süreçte kabul gören bir tanım: “Spor, ruh ve beden sağlığını dengeli bir şekilde geliştirir.” Halbu ki satranç, daha ziyade zekâ ve muhakemeyi geliştirmektedir. Bu iki söz kritik edildiğinde, satrancın bir spor olduğu görüşü biraz zayıf kalmaktadır. Çünkü satrançta ruh ve beden arasındaki bir dengeden değil, sadece zihnî ve fikrî bir gelişmişlikten bahsedilmektedir.
Sonuç ve Değerlendirme
Yukarıda satrancın bir spor olup olmadığı tartışılmıştır. Tartışmada, satrancın bir spor olduğunu kabul edenlerle onun bir spor olmadığını kabul eden görüşlere yer verilmiştir. İleri sürülen görüşlerden ve elde edilen bulgulardan şu sonuca varılmıştır: Satranç temelde bir spor olarak kabul edilmese de, aslında o, fizikî/bedenî performans harici tüm özellikleriyle bir spor olarak algılanabilir gözükmektedir. Daha sarih bir ifadeyle, satranç ne bildik türden bir spordur, ne de ondan ayrıdır.
Satrancın Olimpik bir spor olarak kabul edilmesi, buna paralel olarak da ulusal ve uluslararası spor federasyonlarına sahip olması, onun bir spor olduğunu gösterir bir niteliktedir. Fakat satrancın beden hareketlerine minimum seviyede (sadece kol kasını, onu da çok pasif bir şekilde çalıştıracak kadar) yer vermesi, bilinen ve uygulanan spordan (boks, güreş, yüzme, koşu, futbol vs.) uzak düştüğünün bir işaretidir. Kimbilir, belki de sırf bundan dolayıdır ki satranç, spor tasnifler içerisinde ayrı bir kategoride - “zekâ sporları” kategorisinde değerlendirilmektedir."
Kaynak: temizspor.com