Çok etkileyici mimari kalıntıları, iyi korunmuş surları ve akropoliste (yukarı şehir) bulunan ve inanılmaz bir Ege Denizi manzarasıyla...

Çok etkileyici mimari kalıntıları, iyi korunmuş surları ve akropoliste (yukarı şehir) bulunan ve inanılmaz bir Ege Denizi manzarasıyla ziyaretçilerini tarihin eski dönemlerini hayal etmeye götüren, kentin en hâkim tepesindeki Athena tapınağı kalıntıları ile teraslar halinde kurulu Assos antik kenti, büyüleyici bir Troas Bölgesi yerleşimidir. Beni çok etkileyen bu antik kenti sayısız defa ziyaret edip, konakladım. İlk ziyaretimde o kadar büyülenmiştim ki, aklımda “eğer reenkarnasyon varsa, kesinlikle ben burada yaşadım” fikri bile oluşmuştu. Volkanik bir kayalık üzerine kurulmuş olan Assos, Çanakkale ili, Ayvacık ilçesi, Behram Köyü sınırları içerisindedir ve Çanakkale merkez ile Assos arasındaki uzaklık 85 kilometredir.

1881 yılında Amerikan Arkeoloji Enstitüsü adına mimar J.T.Clarke ve F.H.Bacon başkanlığında ilk kazılara başlanmıştır ve yaklaşık 2 yıl sürmüştür. 1981 yılında Prof.Dr. Ümit Serdaroğlu başkanlığında başlayan kazılar, 2005 yılına kadar kesintisiz devam etmiştir. 2006 yılından sonra kazı çalışmalarını ÇOMÜ Arkeoloji Bölüm Başkanı Prof.Dr.Nurettin Arslan sürdürmektedir.

Homeros’un İlyada destanında (XIII,1,50,56) Satnioeis ırmağının kıyısında ve sarp kayalıklar üzerine kurulmuş olan Pedasos, Assos kenti ile özdeşleştirilmektedir. Pedasos, Troya savaşı sırasında Akhalarca işgal edilmiştir. Homeros’un sözünü ettiği Pedasos’un Assos olduğu konusunda yeterli bulgu yoktur ve İlyada Destanı’nda: “Erlerin başbuğu Agamemnon öldürdü Elatos’u, Elatos güzel akan Satnioeis ırmağı kıyısında sarp Pedasos’ta otururdu” (İlyada, VI, 33-35) ve “Altes kralıdır savaş sever Leleglerin, Satnioeis kıyısında yalçın Pedasos’u tutardı elinde” (İlyada XXI, 85-87) şeklinde yazmaktadır. Hitit Kralı I.Tudhalya’nın yıllıklarında geçen (M.Ö.13.yy) Assuwa adındaki kentin, Assos olabileceği ileri sürülmektedir.

Lesboslu Hellanikos, Assos’un M.Ö.7.yy.da, Lesbos’un Methymna kentindeki Aioller tarafından kurulduğunu aktarır. Assos’ta ele geçen Aiol lehçesindeki yazıtlar, bu göç hareketini destekler. M.Ö.560 yıllarında Lidya Krallığı topraklarına dahil olur ve M.Ö.547 yılında, Lidya Krallığı’nın Pers Kralı Kyros tarafından ortadan kaldırılmasının ardından, Pers kontrolüne geçer. M.Ö.477-401 yılları arasında Troas’ın diğer kıyı kentleri gibi Assos da Perslerden kurtulmak için kurulan “Attik Delos Deniz Birliği” üyesidir. M.Ö.387 yılındaki Antalkidas Barışı gereğince, yeniden Perslere bırakılır. Daha sonra Assoslu banker Eubulus kenti yönetir ve kölesi Hermias yardımcısı olur. Eubulus’un ölümünden sonra, hakimiyet Hermias’ta olur. M.Ö.345 yılında Persliler Hermias’ı tutuklar ve öldürür. Tekrar hakimiyet Perslilere geçer. M.Ö.334 yılında, Makedonya Kralı Büyük İskender’in Granikos kıyısında, Perslileri mağlup etmesiyle Assos bağımsızlığına kavuşur. M.Ö.241’den itibaren Pergamon Krallığı hakimiyeti söz konusudur ve M.Ö.133 yılında Pergamon Kralı III.Attalos’un vasiyetiyle Assos, Parion gibi Roma İmparatorluğuna dahil olur.

Eubulus, çok sevdiği Bithynia’lı kölesi Hermeias’ı, Platon’dan ders almak üzere Atina’ya gönderir.Orada Aristoteles ile yakın dost olur. Tekrar Assos’a dönen Hermeias şehir yönetiminde bulunur. Aristoteles; yakın dostu Hermeias’ın daveti üzerine, M.Ö.347 yılında Assos’a gelir ve felsefe okulu kurar. M.Ö.345 yılında Hermeias’ın Perslilerce öldürülmesinden sonra, Assos’ta kalmanın risk olacağını düşünen Aristoteles, Atina’ya döner.

14x30 metre ölçülerinde olan kentin koruyucu tanrıçası Athena’nın tapınağı, kayalık zemine ve kentin en hâkim yerine, M.Ö.540-530 tarihlerinde (Arkaik Dönem) inşa edilmiştir ve mermerden değil Assos’un yerel taşı olan gri andezitten yapılmıştır. Tapınağın tavanındaki taştan yapılmış kasetlerin bazıları, Hüdavendigar Camii’nin duvarlarının inşasında kullanılmıştır. İstanbul Arkeoloji Müzesi’nde Assos Athena tapınağının ön cephesi bire bir ölçülerde yapılmıştır ve sergilenmektedir.

İyi korunmuş tiyatro, kayalık bir yamaca yaslanmaktadır ve oturma sıralarını yerleştirmek için kayalar kesilerek sekiler oluşturulmuştur. Assos tiyatrosu, doğal bir yamaca yaslanması ve at nalı planı ile tipik bir Yunan tiyatrosudur. Roma Çağı’nda orkestranın önüne, iki katlı bir sahne binası ilave edilir. M.Ö.3. yüzyılda inşa edilen ve yaklaşık 5000 kişi kapasiteli olan tiyatroya, Roma Çağı’nda bazı küçük ilaveler yapılarak kullanılmaya devam edilmiştir. Bugün Assos’un en ihtişamlı kalıntılarından biri olan sur duvarları, yaklaşık 3 km. uzunluğundadır. Surlar, andezit blok taşlardan kabuk sistemi olarak isimlendirilen bir teknikle ve harç kullanılmadan inşa edilmiştir. Osmanlı Dönemi’nde, İstanbul gibi kentlerdeki yapıların inşasında kullanılmak üzere sur taşlarının sökülüp, gemilerle götürülmesi yüzünden, kentin denize bakan kısımlarındaki duvarlardan geriye sadece temel taşları kalmıştır.

Assos kentinin denize bakan yönü hariç olmak üzere, diğer bölgelere ölüler gömülmüştür. Çok sayıda anıt mezarlar ve lahitler, Clarke ve Bacon ikilisince kazılmıştır. En eski mezarlar ise M.Ö.7.yy. ortalarına tarihlendirilmektedir ve geneli yakılarak ve yakılan cesetin kül ve kalıntılarının konulduğu kaplar olan “urnelerle” gömülmüştür. M.Ö.6.yy.dan itibaren yakılmadan büyük kaplar olan pithoslarla gömülürken, daha sonraları ise lahit kullanımı yoğunlaşmıştır.
Tüm mimari kalıntılara detaylı değinemeyeceğimiz için kısaca, Stoalar (üzeri örtülü yaya yolu), bouleuterion (meclis binası), agora (pazar yeri ve çeşitli etkinlikler için açıklık), gymnasion (gençlerin eğitim ve spor mekânı), hamam, mozaikli mekanlar ve liman gibi unsurlarda bulunmaktadır. Antik yollarda hala yürüme fırsatınız bulunmaktadır. Günümüzde antik limanda konumlu olan oteller sayesinde, tarihi dokuyu koklarken bir yandan da turistik tatil yapılma imkânı sunulmaktadır.