Türkiye seçimlere kilitlenmişken en büyük kâbusumuz olan deprem gerçeğini unutmaya başladık.

Türkiye seçimlere kilitlenmişken en büyük kâbusumuz olan deprem gerçeğini unutmaya başladık.
22 Mayıs 1766 günü İstanbul'da 7 şiddetin üzerinde olduğu bilinen Merkez üssü Adalar açıkları olduğu tahmin edilen deprem şehre ve şehirde bulunan tarihi mirasa büyük zarar vermiştir. Kurban Bayramı'nda gerçekleşen bu deprem güney kuzey doğrultusundan başlamış ve yaklaşık olarak 2 dakika sürmüştür. Bu depremin akabinde 4 dakika sonra bir deprem daha olmuş enkaz kaldırılma işleri tamamlandıktan sonra ise şehirde yaklaşık olarak 5 bin kişinin öldüğü ortaya çıkmıştır. Bu da İstanbul’un o anki nüfusunu göz önüne alırsak aşağı yukarı yüzde onuna denk geliyor. Deprem sonrasında zarar gören ata mirasları şöyledir:
Fatih Camii, İmaret ve Medrese binaları yıkıldı. Medrese ‘de eğitim gören 100'den fazla talebe hayatını kaybetti.
Sultanahmet Camii'nin minareleri yıkıldı.
Fatih Sultan Mehmet dönemi eseri olan Eyüp Sultan Camii tamamen yıkıldı.
Topkapı Sarayı'nda büyük yıkım gerçekleşti, Padişah III. Mustafa uzun bir süre sarayın avlusuna kurulan çadırda yaşadı.
Vezir Hanı yıkıldı, Kalpakçı Han, Çuhacı Hanı ve Şekerciler Hanı gibi ticaret merkezleri ağır hasar gördü.
Şehir şu şebekesi ağır hasar gördü, pek çok semte uzun süre su verilemedi.
Bu deprem sadece İstanbul’ değil ayrıca, İzmit, Silivri, Çatalca ve Tekirdağ gibi yakın şehirlerde de büyük hasara yol açmıştır. Marmara denizinde oluşan tusunamiler sahillerdeki kasaba ve şehirlerin limanlarını harabeye çevirmiştir. Depremden sonraki 2 ay içinde devlet tüm imkânları ile seferber olarak İmparatorluk sınırları içindeki şehirlerden ustalar ve inşaat malzemeleri toplamış, başkenti hızlıca yeniden imar etmişti.
İstanbul'da gerçekleşen son büyük deprem olarak kayda geçen 1766 depremi şehirde bu şiddetle oluşan 250 yıl da bir olan depremlerden olduğu tahmin edilmekte. Yine İstanbul’da büyük hasara yol açan 1894 ve 1999 Depremlerinin merkez üssü İstanbul olmadığından İstanbul depremi sayılmamaktadır. Şehrin 250 yıllık deprem döngüsü tamamlanmış ve yeni bir depremi tetikleyecek kâfi miktarda enerji birikiminin oluştuğu deprem uzmanları tarafından ifade edilmektedir.
Peki, Çanakkale’mizin deprem riskini biliyor muyuz?
MTA ya göre birinci derece riskli bir bölgedeyiz.
Hem Çanakkale Boğazı hem de Marmara denizinde sismik çalışmalar yaptıklarını ve bu çalışmalar sonucunda burada aktif fay tespit ettiklerini belirten Prof. Dr. Doğan Perinçek, Marmara'da 1506’da 1766 iki tane deprem olduğunu ve yine Marmara'da da peş peşe iki tane deprem olma ihtimalinin çok yüksek olduğunu her fırsatta açıklıyor. Ve eski yeni gözetmeksizin tüm Çanakkale’deki binaların tek tek gözden geçirilmesini öneriyor.
Çanakkale İl Afet azaltma Planını da olduğu gibi yazıyorum
‘’Çanakkale ve çevresinden geçen aktif fay hatları depremsellik açısından önemli risk oluşturmakta olup genel olarak Kuzey Anadolu Fay kuşağının güney kolu ve orta kolu içerindeki uzantıları görülmektedir. Biga yarımadası Batı Anadolu graben sisteminin etkilediği bir alanda bulunmaktadır. Gelibolu ve Biga Yarımadalarındaki Saroz-Gaziköy kırığı, Etili kırığı, Çan-Biga kırık kuşağı, Sarıköy kırığı ve Yenice-Gönen kırığı meydana getirdikleri depremler nedeni ile diri oldukları bilinen kırık bölgeleridir. Evciler Fayı ilin güneyinde KD-GB uzanımlı bir faydır. Çanakkale merkez olmak üzere ~100 km yarıçaplı bir dairesel alan içerisinde söz konusu tektonik unsurlar etkin rol oynamaktadırlar. Bölge, farklı dönemlerde çeşitli tektonik aktivitelerin etkisinde kalmış olup, geçmişte ve günümüzde depremler açısından aktif olma özelliğini korumuştur. Depreme karşı bilinç seviyesinin yeterli olmaması, kurumlar arasında zaman zaman yaşanan koordinasyon eksikliği, kentsel dönüşüm konusundaki eksiklikler, eski yerleşim alanlarındaki yolların acil durumları kaldırabilecek kapasitede olmaması, afete dirençli alanlar oluşturulmadan yapılan imar faaliyetleri İlimiz açısından dezavantaj oluşturmaktadır. Bunun yanında; lojistik için şehir merkezinde havaalanı ve limanların olması, şehrin nüfusunun az olması, şehir merkezinde toplanma ve geçici barınma alanlarının yeterli seviyede olması, yeni imara açılan alanlardaki yolların acil durumda kullanılmaya müsait olması, okul hastane gibi yapıların yenilenmiş olması Çanakkale’nin avantajlı yönleridir.’’
Gelelim ne gibi önlemler alındığına karşıma kocaman bir hiç çıktı.