İklim bilimcileri, ABD hükümetine bağlı Ulusal Okyanus ve Atmosfer İdaresi‘nden alınan ön verilerin, okyanus yüzeyindeki ortalama sıcaklığın nisan ayının başlangıcından bu yana 21,1°C olduğunu ve 2016

İklim bilimcileri, ABD hükümetine bağlı Ulusal Okyanus ve Atmosfer İdaresi‘nden alınan ön verilerin, okyanus yüzeyindeki ortalama sıcaklığın nisan ayının başlangıcından bu yana 21,1°C olduğunu ve 2016’da yaşanan önceki 21°C’lik rekoru geride bıraktığını söyledi.
The Guardian’dan Graham Readfearn’ın aktardığına göre, tropikal Pasifikte üç yıl boyunca etkili olan La Niña koşulları, sıcaklıkların bir nebze bastırılmasına yardımcı oldu ve artan sera gazı emisyonlarının etkisini azalttı. Ancak bilim insanları, ısının artık okyanus yüzeyine yükseldiğini söyleyerek, bu yılın ileriki dönemlerinde tropikal Pasifik’te aşırı hava koşulları riskini artırabilecek ve küresel ısı rekorlarını zorlayabilecek potansiyel bir El Niño modeli konusunda uyarıyor
Orta ve doğu tropikal Pasifik’te serinleme ve daha güçlü alize rüzgârları ile nitelenen La Niña dönemleri, küresel sıcaklıklar üzerinde serinletici bir etkiye sahip. El Niño dönemlerinde, ise bu bölgelerdeki okyanus sıcaklıkları normalden daha sıcak oluyor ve küresel sıcaklıklar yükseliyor.
NOAA verilerine göre, küresel olarak ortalama ikinci en sıcak okyanus sıcaklıkları, 2014’ten 2016’ya kadar süren El Niño ile aynı zamana rastlamıştı. Fosil yakıtların kullanımı ve ormansızlaşma nedeniyle atmosfere eklenen sera gazlarının neden olduğu fazladan ısının yüzde 90’ından fazlası okyanuslar tarafından emiliyor. Geçtiğimiz yıl yapılan bir araştırma, okyanusta biriken ısı miktarının hızla arttığını ve bu ısının okyanusların daha derinlerine nüfuz ederek aşırı hava koşulları için zemin hazırladığını gösterdi. Okyanus yüzeyinin ilk 2 kilometresinde yapılan ölçümler, özellikle 1980’lerden bu yana okyanusun üst kısımlarında hızlı ısı birikimi olduğuna işaret ediyor. Mevcut gözlemler, güney Hint Okyanusu, güney Atlantik, kuzeybatı Afrika açıkları, Yeni Zelanda çevresi, Avustralya‘nın kuzeydoğu açıkları ve Orta Amerika‘nın batısı dâhil olmak üzere birçok bölgede orta ila güçlü denizel sıcak dalgaları yaşandığını
Daha sıcak okyanuslar ne anlama geliyor?
Denizel sıcak dalgalarına yerel hava koşulları neden olabilse de çalışmalar okyanuslar ısındıkça bu sıcak dalgalarının sıklık ve yoğunluklarının da arttığını ve bu eğilimin, insan kaynaklı küresel ısınmayla daha da kötüleşeceğini ortaya koyuyor. Daha sıcak okyanuslar, fırtınalar için daha fazla enerji sağlamanın yanı sıra buz tabakalarını da riske atıyor ve ısındıkça genişleyen tuzlu su nedeniyle küresel deniz seviyelerini yükseltiyor. Denizel sıcak dalgaları ayrıca denizdeki vahşi yaşam üzerinde yıkıcı etkilere sahip olabiliyor ve tropikal resiflerde mercanların ağarmasına yol açabiliyor. Deneyler ayrıca, ısınan okyanusların besin ağını kökten değiştirebileceğini, alglerin büyümesine ortam hazırlarken insanların yediği türlerin azalabileceğini ortaya koyuyor.
Monash Üniversitesi‘nden İklim Bilimci Prof. Dr. Dietmar Dommenget, insan kaynaklı küresel ısınmanın göstergelerinin okyanuslarda çok daha net olduğunu söyledi
 
 
Pazartesi günü (3 Nisan) The Lancet Planetary Health dergisinde yayımlanan çalışma, kısaca MENA olarak anılan Orta Doğu ve Kuzey Afrika bölgesinin, dünyanın iklim açısından en kırılgan bölgelerinden biri olduğunu ve bölgedeki maksimum sıcaklıkların yüzyılın sonuna kadar yaklaşık 50°C dereceye kadar yükselebileceğini gösteriyor. Independent‘tan Stuti Mishra‘nın aktardığına göre, çalışmayı yürüten bilim insanları, yüksek emisyon senaryoları altında, 2081 ile 2100 yılları arasında MENA’da ısıya bağlı yıllık ölümlerin 100 binde 123 kişiye yükselebileceğini vurguluyor.
Bu sayı, mevcut rakamların yaklaşık 60 katı ve dünya çapındaki benzer senaryolar altındaki tahminlerin üzerinde.
Ancak 2015 Paris Anlaşması ile kabul edildiği üzere ülkelerin küresel ısınmayı yüzyılın sonuna kadar maksimum 2°C ile sınırlandırılması halinde, bu ölümlerin yüzde 80’inden fazlası önlenebilir.
Dünya hâlihazırda 1,2°C ısınmış durumda ve sera gazı emisyonlarının artmaya devam etmesiyle, Paris Anlaşması’nın ısınmayı sınırlamaya yönelik daha ideal hedefi olan 1,5°C sınırının yakında aşılması bekleniyor.
 İklim değişikliği on yıllar içinde Asya ve Afrika’nın bir kısmını yaşanmaz hale getirebilir
Çalışma, MENA bölgesindeki 19 ülkede ısıya bağlı ölümlerdeki mevcut ve gelecekteki eğilimleri, zaman içindeki potansiyel sera gazı emisyon seviyelerindeki değişimler ve farklı sosyoekonomik senaryolar dahilinde modelledi.
İran‘ın yüksek emisyon senaryosunda 100 binde 423 ölümle MENA bölgesinde en yüksek yıllık ölüm oranına sahip olması bekleniyor; Filistin, Irak ve İsrail gibi diğer ülkelerde de 100 binde sırasıyla 186, 169 ve 163 ölüm gerçekleşeceği tahmin ediliyor.
Bilim insanları, klima gibi geleneksel ısı adaptasyon çözümlerinin yeterli olmayacağı ve Dubai‘de yapılacak olan Birleşmiş Milletler İklim Konferansı‘nda (COP28) daha güçlü emisyon azaltım ve uyum politikaları üzerinde anlaşmaya varılması gerektiği konusunda uyarıyor.
 İklim krizi: 2070’te her üç kişiden biri iklim göçmeni olabilir
İsrail ve Kıbrıs gibi ısıya bağlı ölüm oranlarının bölgesel ortalamanın üzerinde olduğu ülkelerde klima ile iklimlendirmeye bağımlılık nispeten yüksek seyrediyor.
London School of Hygiene & Tropical Medicine’in küresel çevre sağlığı profesörü ve baş yazar olan Shakoor Hajat, “Daha güçlü adımlar atılsa bile, bölge ülkelerinin vatandaşlarını aşırı sıcakların tehlikelerinden korumak için iklimlendirmeden başka yollar geliştirmesi gerekiyor” diyor ve ekliyor:
“Sağlık sistemlerinin güçlendirilmesi ve MENA ülkeleri arasında koordinasyonun iyileştirilmesi, bölgedeki iklim değişikliğinin sağlık üzerindeki etkileriyle mücadelede kilit rol oynayacak.” Kaynak; Yeşil Gazete…