“Tükenmez” sözcüğü olumlu sözcüktür. Dilediğimiz, sahip olmak istediğimiz araç gereçleri yani olumluluğu, mutluluğu anlatan sözcüktür. Neden “olumlu” dedim biliyor musunuz?

“Tükenmez” sözcüğü olumlu sözcüktür. Dilediğimiz, sahip olmak istediğimiz
araç gereçleri yani olumluluğu, mutluluğu anlatan sözcüktür. Neden “olumlu” dedim biliyor musunuz? Hani şu Selim Aru’nun güftesini Kürdilihicazkâr makamında besteleyen Selahattin  İçli’nin bestesi “Bitmez tükenmez bu dert, ömür diyorlar buna” şarkısında söz edilen mutluluk değil yakınmadır. Kısaca bu sözcük yerine göre mutluluğu, yerine göre de mutsuzluğu anlatır. Bu fark da “tükenmez” sözcüğünden sonra kullanılan sözcüğün anlamında yaşam bulur.
            Bu kadar uzun bir giriş sizi sıkmış olabilir diye sözcüğün anlamına değinip geçtim çünkü olumlanmış bir nesneden söz edeceğim.
            Hani “Aktır benizi, kaldırır denizi.” sözü vardır ya. Güzel bir örnek. Yoğurdun güzel hâllerinden biri de ayrandır. Ayranın ana maddesi yoğurt olsa da ayrılmaz çoğaltıcısı sudur. Su eklendikçe çoğalır ayran. Ekleyecek suyunuz varsa ayranınız tükenmez çünkü. Yoğurt  azalır tabii ama o kadar kusur kadı kızında da bulunur. Söz iyice uzamadan asıl konuya geleyim.
            Liseyi yatılı okumuştum bu arada, taa Erzincan’da. Haylazlık yaptığım orta 3.sınıfta bir yıl bekledikten sonra iki dersimi verip okulu bitirince Bursa Işıklar Askerî Lisesi sınavına girmiş ama yedekte kalmıştım. Babam, görevli subayın “İsterseniz Erzincan Askeri Lisesi’nde açık var, orada okuyabilir.” dediğini söyleyip fikrimi sormuştu. Düşünmeden kabul etmiş ve Çanakkale’ye dönmeden elimdeki valizle yola çıkmıştım.
            Erzincan Askerî Lisesi’ne teslim olup öğrenimime lise birden başladım.
            Hiç unutmuyorum, 1960 - 1961 öğretim yılı. Günümüz öğrencileri hatta yetişkinlerin bir bölümü bile okurken yadırgayabilir ama o yıllarda kurşun kalem, dolma kalem var yazmak için. Sözü uzatmayayım, babam bana, sanırım Salih Zeki’nin dükkânından aldığı - değişik   birkaç renkte - tükenmez kalemlerden göndermiş.
Benim elimde gören arkadaşlar alıp bir iki sözcük yazıyorlar ve çok hoşlarına gidiyor. Uzatmayayım “Bize de alıp gönderiverse ya baban, parası neyse veririz.” diyorşar. Ben de bunu babama  yazdım.
Zamanı tam bilemiyorum ama bir süre sonra tükenmez kalemler geldi. Babam cevap verdiği mektupta “Paraya falan gerek yok. Onlar senin arkadaşın, kaç kişiye yetecekse dağıt. Olan bütün renklerden gönderdim.” diyor. Bunu arkadaşlara söylesem kalem yetmeyecek. Ben de - galiba - biraz bencillik yapıp kalemleri sattım açıkçası. Ne de olsa gurbetteyiz. Hafta sonu şehre inince para gerekiyor yemek, küçük de olsa bir şeyler almak için.
Tükenmezin mavisini alan kırmızısını, yeşilini istiyor. Kısacası, değişik renklerden bir kutu dolusu kalemin tümü bir çırpıda bitiverdi. Böylece Erzincan’a henüz gelmemiş olan rengârenk tükenmez kalemi benim sayemde tanıdı yerli arkadaşlar da.
 
Not: İlk tükenmez kalem 1888 yılında, Amerika’da icat edilmiştir.