Merhaba! Ara sıra da olsa yazıma rastladığınızda, daha doğrusu yazımı okumağa başladığınızda tanışmış olacağız bu köşede.

Merhaba! Ara sıra da olsa yazıma rastladığınızda, daha doğrusu yazımı okumağa başladığınızda tanışmış olacağız bu köşede. Kimi zaman işiniz olduğu için okuyamayacak ama sonra aklınıza takıldığı için dönüp sesime kulak vereceksiniz. Belki de sesli okuma alışkanlığınız vardır, ne bileyim! Bana aldırmayın, siz yine de keyfinizce okuyun.
Kimi gün günlük bir olayı, kimi gün gördüklerimi veya yaşadıklarımı satırlaştırıp ileteceğim size. Bakarsınız günlük bir olay ve onunla ilgili bir anı, bazen de belli bir konuya ilişkin görüşler…
Bir öykü de çıkabilir karşınıza hatta bir arkadaşımın bana anlattığı bir olay. Gözüme takılan bir manzara veya aklımda kalan bir ayrıntı…
Bazen duygularınızı harekete geçiren cümleler, bazen ağlatmasa da gözünüzü dolduracak bir sözcük hatta yarım kalmış olsa bile bir anı…
Kısacası her konu çıkabilir karşınıza “Dikkat, köpek var!” veya hani bazı filmlerdeki dikkatsiz ya da sakar insanları uyarırcasına “Dikkat, kapı çarpabilir!” gibi. Sürprizlere açık olun yani. Geçtiğimiz günlerde olsaydık, “Yağmur yağıyor / Seller akıyor / Arap kızı camdan bakıyor.” tekerlemesini bile okuyabilirdiniz bu köşede ve “İyi ki bu yağmur yağdı yoksa kavrulup kalacaktık yazı kısa geçen Çanakkale’nin güneşi altında!” diye yakınacaktınız.
Gün olacak bir öykü veya öykücük çıkacak karşınıza. Kimi zaman dizelerle süslenmiş bir yazı. Bazen kısacık, bazense - destan gibi değilse de - uzunca
Hani “Dikkat, kapı çarpabilir!” uyarısı vardır ya bazı yerlerde, onun gibi. Hangi yazımda hangi konuyla karşılaşacağınızı bilmeden başlayın okumağa, gerisi nasılsa gelir.
Yıllar önce okuduğum bir kitap ya da dinlediğim bir şarkı, izlediğim bir film veya tanık olduğum bir olay… Gördüğüm bir manzara ya da yeni tanıştığım birisi… Yadırgadığımız bir davranış biçimi ya da kalbimizi derinden sarsacak hatta “Yaşamak güzel şey kardeşim!” dedirtecek bir hoşluk. Hepsi hem de hiç beklemediğiniz bir paragrafın içinden fırlayıp sorgusuz sualsiz saplanacak kalbinize, belki de benliğinize.
Kısacası “Bakalım bugün neyi yazmış, ne anlatmış?” diye merakla almanızı istiyorum gazetenizi elinize. Hadi bakalım, hoş geldiniz!