“Hayrola dayı? Takmışsın gözlüğü, ne iş?”

“Hayrola dayı? Takmışsın gözlüğü, ne iş?”
“N’olsun, gözlerime inanamadım da gözlüğümü takıp baktım doğru mu okuyorum diye?”
“Neyi?”
“Cama yazmışınız ya iki ayrı yazı…”
“Onlar yazı değil, fiyatları yazdık.”
“Anladım da herhâlde birisi yanlış mı yazılmış diye baktım.”
“Yanlış manlış yok, istersen okuyuvereyim mi senin için?”
“Oku bakalım delikanlı!”
“Birinde ‘Su 5 lira’ yazıyor, yanındakinde de ‘Çay 5 lira’.”
“İşte ben de bu işte bir yanlışlık var diye inanamadım da o yüzden gözlüğü takıp baktım yeniden.”
“İnanılmayacak nesi var bunun dayı? İkisi de beş lira işte.”
“…ama mantıksız değil mi?”
“Nesi mantıksız? İkisi de 5 lira!”
“Olamaz, adil değil.”
“Nasıl yani?”
“Su 5 lira…”
“Tamam, eee?”
“Suyla yapılan çay da 5 lira olur mu?”
“Neden olmasın?”
“Su parasına bir de çaya verilen para hatta bir de emek eklenmez mi mantık olarak?”
“Dayı, bu sıcakta fazladan beyin ısıtma! Alacaksan al, almayacaksan uzatma!”
“Esnafsın, tamam, fiyat yazmışsın ama bir de mantık diye bir şey var.”
“Eee yani?”
“Şimdi yarım kilo taze fasulye satan manav, pişirilmiş o taze fasulyeyi de aynı fiyata mı satar sence?”
“Dayı, sen benle kafa mı buluyon?”
“Ne kafa bulması, ne münasebet! Maliyetten söz ediyorum, anlamazlıktan gelme!”
“Peki peki, günaha sokma beni de dinle öyleyse.”
“…”
“Suyun geliş maliyetine kâr payı koyup 5 liraya satıyorum. Belki yarın artar fiyat ama o, bugünkü alış…
“E?”
“E’si şu: Çayı da, suyu, şekerini de maliyetine göre toparlayıp 5 liraya satıyorum.
“Tamam da sadece su 5 lira değil mi, tamamen mantıksız!”
“Dayı sen benim sabrımı mı deniyon, kim dedi suyun maliyeti 5 lira diye?”
“Yazmışın oraya 5 lira diye. 5 Lira su, hani bunun şekeri ve de suyu?”
“Allah’ım, sen aklıma mukayyet ol! Tutturdun bi su diye!”
“Şeker dediğin bir kesme…”
“Ee, su?”
“Su da terkos, yani çeşmeden!”