Hemen hemen her gün kullandığımız atasözleri geçmişten günümüze kadar ulaşan anlamı bakımından mecazlı bir mana kazanan kalıplaşmış sözlerdir.

Hemen hemen her gün kullandığımız atasözleri geçmişten günümüze kadar ulaşan anlamı bakımından mecazlı bir mana kazanan kalıplaşmış sözlerdir. Atalarımızdan kalan atasözleri bizlerle ve topluluğumuz ile ilgili pek çok şeyi yansıtır. Bu atasözleri bir topluluğumuzun duygu, düşünce, inanç ve hayatını yansıtır. Atasözleri, kim tarafından ne zaman söylendiği bilinmemekle beraber toplum tarafından benimsenmiş ve yüzyılların düşünce ve mantık isteminden geçerek günümüze ulaşmış kısa ve özlü sözlerdir.
Buna göre o toplumda yaşamış bireylerin başlarından geçen olaylar düşünce şekline dönüştüğü için aslında o halkı yansıtmaktadır. Ulusaldır: Atasözleri ulusal olma özelliği sayesinde yaşanılan toplumun gelenek, görenek ve kültürel özelliklerini yansıtmaktadır.
Atasözlerinin kullanılmaya başlandıkları İlkçağlardan bugüne kadar aynı kalmayıp, sosyal yapıya, değer yargılarına, zamana, bölgelere, görgüye, dilin gelişimine, din ve törelere, medeniyete, ağız özelliklerine göre değişmeye uğradıkları görülür. Zamanla büsbütün unutulan ve kullanıştan düşen atasözleri de vardır. Bütün yurtta bilinen ve kullanılan atasözleri yanında yalnızca bir yörede veya dar bir çevrede yaşayan mahallî atasözlerine de rastlanmaktadır. Yazılı kaynaklardan ve ağızlardan yapılan derlemeler kesin bir sonuca varmadığından Türk atasözlerinin mevcudu hususunda şimdilik belirli bir sayı söylemek mümkün değildi
Atasözleri belli bir toplumun veya bütün insanlığın yaşam felsefesidir. İnsanlarda bulunan sevgi, kıskançlık, bencillik, dostluk, düşmanlık gibi duygular evrenseldir. Bu nedenle bu duyguları yansıtan atasözleri de evrensel olarak kabul edilmektedir. Dünyada pek çok ulusun kullandığı atasözleri karşılaştırıldığında, bu atasözlerinin pek çoğunun aynı ya da benzer olduğu görülmüştür. Atasözleri evrensel değerler yanında bir ulusa özgü kültürel değerleri de yansıtır.
Acaba atalarımızdan miras kalan bu sözleri ne kadar doğru kullanıyoruz. Doğru sandığımız fakat yanlış kullandığımız birçok ta sözümüz var. Örneklendirecek olursak.
Yanlış bilinen:  Su küçüğün, söz büyüğün.  Doğrusu: Sus küçüğün, söz büyüğün.
Yanlış bilinen: Su uyur düşman uyumaz.  Doğrusu: Sü uyur, düşman uyumaz. (Sü, 'asker' demek. Yani deyimimiz diyor ki, "Asker uyur, düşman uyumaz.")
Yanlış bilinen: Ana gibi yar, Bağdat gibi diyar olmaz. Doğrusu: Ane gibi yar, Bağdat gibi diyar olmaz.( Ane, Bağdat'ta bir yar, yani uçurum. "Ane gibi uçurum, Bağdat gibi diyar olmaz" demiş atalar.)
Yanlış bilinen: Güzele bakmak sevaptır. Doğrusu: Güzel bakmak sevaptır.
Yanlış bilinen: Saatler olsun.  Doğrusu: Sıhhatler olsun.
Yanlış bilinen: Sıfırı tüketmek.  Doğrusu: Zafiri tüketmek.( Zafir, 'nefes' demekmiş, yani 'nefesi tüketmekten' bahsetmiş atalar.)
Yanlış bilinen: Enikonu. Doğrusu: Önü sonu.
Hadi dedik ki bunları doğru biliyorduk yanlış kullandık. Şimdi okuyacağınız sözler hakkında sizler ne düşünüyorsunuz. Onu çok merak ediyorum.
Bal tutan parmağını yalar.
Devletin malı deniz,  yemeyen domuz.
Yemeyenin malını yerler
At binenin kılıç kuşananın.
Kol kırılır yen içinde kalır.
Söz gümüşse sükût altındır.
Komşuda pişer bize de düşer.
Kaz gelecek yerden tavuk esirgenmez.
Doğru söyleyeni dokuz köyden kovarlar.
Bana dokunmayan yılan binyıl yaşasın.
Üzümü ye bağını sorma.
Köprüden geçene kadar ayıya dayı de.
Peki ya bu sözler sizlere neyi anlatmak istiyor. Bir düşünün bakalım….