Atalarımız ne güzel söylemiş, türküsü de var: “İki karpuz bir koltuğa sığar mı?”

Atalarımız ne güzel söylemiş, türküsü de var: “İki karpuz bir koltuğa sığar mı?”
Haydi mantık göreve, ancak ikisini de alacak bir kaba konursa evet.
“Şakayı bırakıp konuya dönmeliyim sizi sıkmadan.
Müzik, yazı, birden çok iş, hiçbiri tam ve güzel olamıyor. İster istemez ikiye bölünüyorsunuz en iyimser olasılıkla. Üçüncü, dördüncü iş, uğraş… Uğraşlar çoğaldıkça ister istemez başarı şansı da azalıyor. Boşuna dememişler: Her şey olmak isteyip hiçbir şey olamamak…
Gelin basite indirgeyelim. Bir oğlunuz, bir kızınız var. Hangisini daha çok sever ya da hangisinin üstüne daha çok titrersiniz? Çok zor bir soru!
Tabii, iki değişik alanda da başarılı olan kişiler, sanatçılar, meslek sahipleri var ama içten konuşmalarından bile sezilebilir “ihmal edilen çocuk” sendromlarını.
Önümüzde aklıma geliveren bir iki ünlü isim olsun. Hem tıp doktoru hem besteci olan  Alaeddin Yavaşça, hem yazar hem besteci olan Zülfü Livaneli. Her ikisinin de her iki alanda çok başarılı olduğunu sadece biz bilmiyoruz, cümle âlem biliyor.
Ukalalık olarak algılamazsanız kendimden, daha doğrusu kendi sıkıntımdan söz edeceğim.
Çocukluğumdan başlayarak iki sevgilim beraber serpilip beraber büyüdüler. Tabii büyütebildiğim kadar…
Babam ve annemden etkilenerek de olsa ki ikisi de bu alanlarda oldukça birikimlilerdi. Beni daima yüreklendirdiklerinden adım kadar eminim. Onların da etkisiyle çocukluktan itibaren hem yazı hem de müzikle etkilendim ve her iki alanda bir şeyler yapmağa çalıştım.
İlkokulda başlayan yazı ve ortaokul yıllarımda başlayan müzik zevki ve merakı beni hiç bırakmadı. Okullardaki eğitim süreci dışında ne bir yol göstericim ne de bir eğitmenim oldu. Zor yılların ve ailemin sınırlı koşullarının bilincindeydim. Her iki alanda da özel bir eğitim alma isteğim olmadı, olamadı hatta aklımın ucundan bile geçmedi.
79 yıllık sürecime dönüp baktığımda, rahatlık ve dürüstlükle iki alanda da özel eğitim görmediğimi söyleyebilirim. Yol gösterip önerilerle desteklemeğe çalıştığım öğrencilerim, tanıdıklarım oldu ama ben kendi birikimimi karınca kararınca da olsa kendim sağladım.
Şu anda okura ulaşabilmiş basılı iki romanım, bir Türkçe-edebiyat kaynak kitabım ve TRT repertuvarına kabul edilmiş 30 Türk Sanat müziği bestem var.
Bilmem bir koltukta taşımağa çalıştığım iki karpuzun da değil çatlamak, kırıldığını anlatabildim mi?