“Mendilimin yeşili” türküsünü” veya “Elimde kaldı yazık çiçeklerimle mendil.” şarkısını bilirsiniz çoğunuz hatta zaman zaman ya tek başınıza mırıldanmış ya da söyleyenlere eşlik etmişsinizdir. Günlük yaşamımıza neredeyse yaşamın bir parçası olarak giren birçok varlık gibi mendil de bizimle yaşamaya alıştı artık.
            Şimdi neredeyse unutulmağa yüz tutan bir sözcük hâline geldi nedense. Hatta kimse, o şarkı veya türkülerde olduğu gibi mendil sözcüğünü kullanmıyor. Kafanız karışmasın ama bakkala girip istedik uzun süre: “Bir selpak verir misiniz?” O da bize “Selpak” markalı kâğıt mendili verdi doğal olarak. Zaman ilerledikçe değişik adlı birçok kâğıt mendil çıktı piyasaya ama biz hepsini, dilimize yapışan “Selpak” sözcüğüyle istedik ve aldık.
            Aynı kader zamanla margarin dediğimiz katılaştırılmış tüm yağların da başına geldi ve onlara “Sana” der olduk. Örneğin “Jeep” de yabancı bir taşıt markası olduğu hâlde, aynı özellikteki her taşıta “cip / Jeep” der olduk.
Nereden nereye geldik? Aslında söze, günlük yaşamımızın ayrılmaz bir parçası olan mendille başlamıştık. Konu çok dağılmadan yine ona dönelim.
            Yaşamımızda zaten vardı mendil ama yeni tanıştığımız bu mendil artık evrim geçirmiş, kâğıttan yapılmış ve “Selpak” adıyla anılır, tanınır  olmuştu. Ardından gelen her kâğıt mendil “Selpak”tı artık ama ne yazık ki dokuma değildi. Kullanılıp atılıyordu. İşte burada topraktan gelip toprağa giden bir madde vardı belki ama yıkanıp, temizlenip yeniden kullanılamıyordu.
            Bu konuya neden uzun uzun yer verdiğimi anlamışsınızdır. Bez mendil de aynı kullanılmış su gibi arıtılıp yani yıkanıp temizlenerek yeniden kullanım döngüsüne giriyordu.
            Belki bu konuyu neden bu kadar uzattığımı merak etmişsinizdir ama çocukluktan gelen bir alışkanlıkla hâlâ bez mendil kullanıyorum. O “Selpak” veya benzerleri fırtınasından sonra küskünlükten ötürü (!) ortada uzun süre göremediğim ya da zor bulunan mendille yolum Urla’da kesişti. Minik bir manifaturacının rafında paketlenmiş ürünü görünce “Onlar ne?” diye sordum. “Mendiil!” dedi adam. Bir çocuk şaşkınlığı ama aynı zamanda heyecanıyla “Birkaç paket verir misiniz?” dedim. İşte hâlâ o çocukluk aşkımı kullanıyorum. Bazıları zaman içinde yıprandı ama tertemiz hepsi.
Bir de onları ütülemek sadece nostalji değil, ayrı bir terapi benim için. Ütünün altından kalkan ve tutarken ilk anda elimi neredeyse yakacak kadar sıcak olan mendilleri ütüleyip kullanıma hazır hâle getirmek benim için güzel bir sakinleşme vesilesi de oluyor.