Şimdi aklıma geldi. Eski bir öğretide “Ne kadar az yersen o kadar çok yaşarsın.” deniyordu.

Şimdi aklıma geldi. Eski bir öğretide “Ne kadar az yersen o kadar çok yaşarsın.” deniyordu.
Bir yerde okumuştum. Bizim ağız ve diş yapımız et yemeğe hiç de elverişli değilmiş. Yalnız bazı etobur hayvanlarda olurmuş o parçalayıcı dişler yani bizde olmayan dişler.
“Tok karnına kötü düşler görür insan. dendiğini de bilirsiniz. Özellikle akşam yemeği ağır yenmemeliymiş. Zaten sevilen, lezzetli diye bilinen şeyler sağlığa zararlı ve insan ömrünü kısaltıyor. Kolesterolün ne kadar zararlı olduğunu da neredeyse bilmeyen yok günümüzde.
Fazla ekmek yemek insanı hem tıkar hem de gereksiz kilo almamıza yol açar. Şeker, şekerleme, tatlı gibi gıda maddelerinden elden geldiğince uzak durmak gerektiğini ise çok iyi bilirsiniz. Hele hele çikolata ne kadar zararlı!
İçeceklerin çoğunda tatlandırıcı var, hatta raf ömrü uzun olan bazı yiyeceklerde. Alkollü içecekler içinse söyleyecek bir şey yok. Sonuçta organlarımıza zarar veriyor. Hele aşırıya kaçılırsa tam bir ötenazi!
İlaçlara gelince neredeyse çoğu laboratuvarda üretilen ve doğada bulunmayan maddelerden oluşuyor.
Biraz da yürümekten söz edelim yani salondan odaya, oradan mutfağa değil, tempolu ve her gün erkenden, belli bir mesafe yürümekten. Kaçımız her gün kalkıp yürüyor. Kaçımız taksiye, arabaya binip gitmektense yürüyor sık sık?
Hava kirliliğinden hiç söz etmedik. Artık bu hızla artan ve tehlikeli boyutlara ulaşan hava kirliliğine bir dur demeliyiz. Kirlettiğimiz doğa sadece bize değil, beslenmemizde önemli rol oynayan bazı hayvanlara ve bitkilere de zarar veriyor. Onlarda biriken toksik maddeler bir şekilde bize devrediliyor.
Hava kirliliğinden, hareketsizlikten yakınınca aklınıza ne geliyor? Kullandığımız yakıtların çoğu sadece bedenimize değil, kesemize de zarar! Cüzdanımız durmadan hafifliyor taşıt kullanalım, yürüyerek enerji ve zaman harcamayalım derken. Tam da kış kapımızı çalmak üzereyken… Elektrik, doğal gaz, petrol; aç gözle ağzından salyalar akıtarak cüzdanımıza bakarken…
Durun, o kadar karamsar olmayın. “Winter is coming!” Kış geliyor, kış!
Olaya bir de şu açıdan bakmalıyız: Belki de bu kış bizim için bir nimete dönüşecek. “İlaç bazen insanın ayağına gelir.” derler.
Belki de enflasyon sayesinde az yiyerek, çok yürüyerek sağlığımızı koruyacağız. Yakıt, elektrik ve doğalgazı elden geldiğince az kullanıp üç beş kuruş artıracağız bile.